Yıllardır sohbet yapar ve sohbet dinleriz. Sohbetin anlamını ve misyonunu bilmek gerektiğini düşünüyorum. Kadim(eski) kültürümüzde çok büyük sosyal görev ifa eden bir aktivedir sohbet.
Yaygın eğitim ve örgün eğitim diye sınıflandıracağımız iki çeşit eğitim vardır, der kitaplar. Örgün eğitim okullarda yapılır ve öğrenci sıfatıyla gençler on iki yıllık mecburi eğitime tabi tutulur. Sonra ver elini üniversite… Ki tam bir meslek lisesi mantığı üzerine kurulmuştur. Aslında bu ifadeyi şair Hilmi Yavuz’dan dinlediğimde çok şaşırmıştım. Zira meslek lisesi ve orada okuyan öğrencilere bakış açımız malumdur. Yüksek puanlı hiç bir yeri kazanamayan öğrencilere “bari meslek sahibi olsun” diye bu okullara gönderildiğini biliyoruz.
Gerçi konumuz bunlar değil. Örgün eğitim dediğimiz gönül sohbetleridir. İnsanlar yorgun argın işlerinden eve geldiklerinde genellikle haftada bir iştirak ettikleri sohbetlere devam ederler. Bu sohbetler bazen tefsir dersi, bazen hadis dersi, siyer dersi ya da bir kitabı açıp okuma ve yorulama üzerinedir.
Sohbet, insan ruhu için çok mühim bir eğitim biçimidir. Zira kişi, bir sevdiği bir dostu tarafından davet edilir sohbete ve macera başlar… Ancak daha gitmeden önce işyerinde tezgâhın başında ya da bir çay molasında, okulda teneffüslerde, kantinde, bahçede sohbet ve sohbet yapan hakkında sevgi ve ilgi dolu cümleler konuşulmuştur. Yani kişinin ruhu oldukça hazırlanmıştır. Görmeden sevmeye başlamıştır sohbet yapanı.
Sohbette konuşulanlardan bir çıkar beklenmez yani iş toplantısı değildir bu. Ruhumuzun derinine, kişiliğimize benliğimize dokunan cümleler zikredilir. Her kişinin yapısı farklı olduğu için bu gönül harmanında herkes nasibi kadar alır. Kimileri ilmî konuşmaları, kimi fıkhî fetvaları, kimi tasavvufi hikâyelerle mest olur.
“Anlat bakalım neler öğrendin” diye imtihana çekilmez insanlar. Ne anladığını da anlamamıştır belki ancak zamanlar kendindeki değişimi fark eder. Çünkü sevmiştir sohbet ortamlarını ve orada kurulan arkadaşlıkları.
İnsanın gönlü samimiyete ve dürüstlüğe meyillidir. İnandığını ve elinden geldiğince söylediklerini uygulayan insanları severiz. Onlar gibi olamasak bile bu, böyle gelişir çoğunlukla. Belki de sohbette sahabe efendilerimizi çok sevindiren o hadis-i şerifi duyar ve sevdiklerini gözden geçirir.
“Kişi sevdiği ile beraberdir” buyurduğunda Efendimiz (sav), bir sahabe sordu; “sevdiğimiz kişi gibi davranamıyorsak, onun gibi amel yapamıyorsak yine de beraber mi olacağız?” Efendimiz (sav) tekrar etti “kişi sevdiği ile beraberdir.” Demek ki sahabeler Efendimiz (sav) olan sevgileri üst düzeyde, güvendikleri bir şey varsa o da Efendimize (sav) karşı besledikleri sevgi idi.
Sohbetin önemi hakkında bizzat kendimizin bir tespiti var, katılırsınız veya katılmazsınız bilemem. İnsanın iki onuru vardır. Biri maddi ise diğeri manevi şahsiyet boyutudur. Maddi şahsiyetini evine para getirmesiyle olur. İnsan çalışacak, çoluk çocuğun nafakasını kazanacak. Zengin olmaktan bahsetmediğimizi biliyorsunuz. Eşinin ve çocuklarının gözünde adam sayılmalı ki şahsiyeti olsun. Para kazanmayan ve hatta karısının kazandığı para ile kötü alışkanlıkları olan insana kim saygı duyar ki
Manevi şahsiyetini oluşturmak için de sohbetlere gitmelidir. Memleketimizde her sivil toplum kuruluşunun ve özelde derneklerimizin haftalık sohbetlere katılan insan hem ruhen kendini geliştirir hem de öbür dünya (ahret günü) için hazırlık yapmış olur. Et kemik yığını olan insan, artık bir de mana ile dolmaya başlar. İnsan doğduk ama insan olarak yaşamak daha önemlidir. İçinde bir canavar saklayan insan güzel sözlerden etkilenerek içi dışı pırıl pırıl olur.
Bir taraftan kalbin mutmain olması için zikre ihtiyaç vardır. “Kalpler, Allah’ı zikirle mutmaindir.” Zikrin nasıl yapılacağı konusunda farklı yaklaşımlar olsa da Allah’ın sözlerini bilmek, Allah’ın ismini tekrarlamak, Allah’ın sözlerini en samimi halle tatbik etmek kalbi tatmin eder.
Bu tür sözler, bir iş toplantısına ya da bir devlet yönetimi toplantısına uygun düşmez. Bunları duyacağımız yerler sohbet halkalarıdır. Geçen akşam o sohbetlerin birinde iman etmek, güven duymak demektir, cümlesini duyunca gönül dünyamda şafak attı. Öyle güzel anlamlar doldu kalbime ki onları anlatılacak kelimeler henüz doğmadı zihin dünyamda.