İnegöl'de yaşayan bir Müslüman olarak ilçede olan insanlık dışı suçları duymak kahrediyor. İnegöl gibi muhafazakar olduğu görüntüsü veren bir şehirde böyle işlerin olması canımızı sıkıyor. Belki de merak ettiniz; "acaba ne oluyor ki?" diye...

Evet, siz de okumuş olabilirsiniz o haberleri; tecavüz, gasp, adam öldürme, hırsızlık vesaire vesaire... Tabii bu yazımın ortaya çıkma sebebi bir özürlü kızcağıza dört beş kişini tecavüz etmesinin haberiydi. Şimdi insanlığımdan utanacağım desem yalan, zira ruhumu sarıp sarmalayan duygu bambaşka. Sadece mahkemeye çıkaracaksın bunları bir kez, suçları sabit olacak ve hemen yağlı urgana ısmarlayacaksın...

"Her toplumda görülür böyle şeyler" dense de İnegöl'ümüze yakıştıramıyoruz. Gerçi her toplumda olabilecek şeyler gibi görünse de kendimize yakıştıramıyoruz. İnegöl insanı bambaşkadır diyoruz. Halbuki artık fark etmemiz gerek bir şeyler var.

İnegöl'de 31. Kültür festivalleri tertip ediliyor. Dünyanın dört bir yanından kültür sanat elçileri(!) arzı endam edip İnegöllülere maharetlerini arz ediyor. İnegöllüler olarak onları yalnız bırakmıyoruz ve onurlandırıyoruz.

Daha nice farklı etkinlikler yapılıyor. Dünya da olan, İnegöl'de de var. Hatta ifade etmeliyim ki bu "dünya köyünde" herkes birbirinden etkileniyor. Öyleyse bu pis, iğrenç, insanlık dışı hal ve hareketlere de göz yummak mı lazım, diyelim.

"Komşunun evi yanarken söndürmeye koşmayanların evini alevler sarınca kimden yardım alacaklar?" sorusunu da düşünmek lazım. Bu kadar kalabalık bir şehirde her şey olabilir. Bizim derdimiz sadece İnegöl'ü kurtarmak değildir, diye düşünüp dünyanın neresinde olursak olalım insanlara yardım etmek olmalıdır.

Bir dakika bir cümle dikkatimi çekti. Kurtarmak mı? Kimi kimden, neyi neden kurtarıyoruz? Kim kurtulmak istiyor ki? Bunu da nereden çıkarıyorsunuz? Denilebilir.

Herkes kendisine göre haklı. Herkes senin dediğin gibi olmak ya da davranmak zorunda değildir? Duydunuz değil mi böyle ifadeleri? Peki, liberalizmin dibi olan bu halk dilinin masum ifadelerinin de ne kadar büyük sorumsuzluk ürettiğini kaç kişi iddia edebilir.

İnegöl'ün sorunlarıyla daha yakından ilgilenelim diye belediyemiz bir çalışma başlatmış, farkındasınızdır. "Ben belediye başkanı olsam..." kendini şu kadar insanın belediye başkanı olsan b u şehre ne yaparsın?

Der misin, hırsızlığı önlerim? Der misin, bu şerefsizleri astırtırım? Der misin, şu kültür sanat festivali denilen bazı eğlenceleri asla şehrimize sokmam? Belki dersin ama yapamayacağını bilirsin. Çünkü çok kişi bırak herkes istediğini yapsın herkes hür ve serbest... Elin ayağın dolanır. Kalbindeki kavi inancın, kafandaki devrimsel düşüncelerin boynu bükük kalır.

İnegöl de yapılanları görüyoruz. İyileri destekliyor ve tebrik ediyoruz. Bazılarını sevmesek de meşru olduğu müddetçe sabırlı davranıyoruz. Lakin bu iğrenç insanlık dışı davranışlara asla tahammül edemiyoruz. Müslümanlığımdan ve insanlığından utanmak istemiyorum. Utanmak güzeldir. Ama bu noktada değil.

İnsanımız kirlenmesin. Kötülüklere karşı ilkin tatlı dille uyarılar yapalım, olmadı mı gerekli mercilere haber verelim. Bu da kötülüğü önleme çabasıdır. "Bir daha yaparlar, kimse ilgilenmez" demeyelim. İnsanız ve insan gibi davranalım. Önce kötülükler karşısında kendi duruşumuzu değiştirelim. Kendimizi kurtaralım ki İnegöl de kurtulsun.

Herhangi bir iş yaparken devamlı insanların hayrını ve iyiliğini düşünelim. İnegöl'e, dünyaya ve insanlığa karşı Fransız kalmayalım... (Fransız kalmak gafil olmak anlamında olduğunu açıklamaya gerek yok sanırım.)