Gençlerimizin haline baktığımız zaman pek de iç açıcı bir manzara ile karşılaşamıyoruz. En basit bir tartışmada hemen kavgaya başlaması, en ufak bir kavgada hemen bıçağa, silaha sarılması pek hayra alamet bir durum değildir. Buna ek olarak yaygınlaşan kötü alışkanlıklar ve bu alışkanlıkların ilköğretim çağına kadar inmesi ‘nerede yanlışlık yaptık’ sorusunu akla getiriyor. Ve de üstüne üstlük sorumsuzluk duygusunun yok olması ve değer yargılarının gittikçe zayıflaması ‘acaba ne yapmalı?’ Sorusuyla bizi karşı karşıya getiriyor. Rahmetli Nasrettin hocanın fıkrasını biliyorsunuz. Hoca anahtarlarını karanlıkta düşürmüş ama sokak lambasının altında arıyormuş. Soranlara “orası karanlık olduğu için burada arıyorum”. demiş. Aslında hocanın bize verdiği mesaj şudur:” İnsan nerede düşerse orada ayağa kalkar”. Öyleyse biz nerede düştük ve nasıl ayağa kalkmamız gerekir? Düşüş tarihimiz çok eskilere dayanır.Her ne kadar son birkaç yıldır olumlu kararlar alınsa da tahribatın büyüklüğü kolay kolay ayağa kalkmaya engel oluyor. Tahribatı iki bölümde ele alabiliriz: 1-Son bir asır içinde meydana gelen manevi tahribatlar, 2-28 Şubat Post modern ile gerçekleştirilen tahribatlar.28 Şubat 1997 de budanan İmam Hatipler, kapatılan Kur’an kursları,başörtüsü yasağı ve 8 yıllık kesintisiz eğitimden dolayı bir kısım gençler dinden imandan habersiz yetiştiler. Bu iki tahribat sonucunda şöyle bir kültür oluştu: 1-Değerleri değil menfaatı esas alan bir hayat anlayışı oluştu.Yani gençler manevi değerlerden uzaklaştı.Allah,Peygamber,Kur’an,milli ve manevi değerler unutuldu.Bunların yanında milli ve manevi değerlerimize yabancı bir kültür oluştu.Öğretmene saygısızlık yapan,anne ve babasını tanımayan,en ufak bir şeyi bahane ederek cam- çerçeve kıran,arabaları ateşe veren yakıp yıkmaktan zevk alan bir kısım gençler yetişti. 2-Yetişen bir kısım gençler tek dünyalı yetiştiler.Dolayısıyla tek dünyası olanın çift yüzü olur.Çünkü onu durduran ona dürüstlüğü öğreten bir kültür bırakmadılar.Oysa iki dünyaya (dünya-ahiret) inanan insanın tek yüzü olur.Çünkü her şeyin hesabını vereceğini bilir. 3-İlim ile alimin arasını ayırdılar.Yani ilim/bilgi onlar için yanlışlıklardan korunmak ,hayatın anlamını öğrenmek için değil de diploma almak için aşılması gereken engeller olarak görüldü.Geçilen her ders öğrenilmiş bir bilgi olarak değil, diplomaya gidilen yolda aşılmış bir engel şeklinde görüldü. İlim ile alimin arasının açılması sonucu öğretenler bazen yaşadığını anlatmayan, bazen de anlattığını yaşamayanlar haline geldi.Oysa ”Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?”(Saf-2) 4-Bu tahribatlar bilgi ve kültürümüzü manevi değerlerimizden uzaklaştırıp bizi bir alt kümeye düşürmüştür..İslam bizi çamurdan alıp göklere yükseltirken.yabancı kültür bizi göklerden alıp çamura batırmıştır.Kur’an’a göre insan “Ahseni takvim (en güzel şekilde yaratılan)” ve “Eşrefi mahlukat “iken, yabancı kültür insanı Marx ile maddeye mahkum etmiş,Freud ile cinselliğin kölesi halene getirmiş, Darwin ile de maymunlaştırarak insanlıktan çıkartmıştır. 5-Yabancı kültür insanı ”HOMO HOMİNi LUPUS (İnsan insanın kurdudur) şeklinde tarif ederken İslam insanı ”Birbirine cenneti kazanma sebebi “olarak görmüştür.Yani “sen olmazsan ben nasıl cennete girebilirim?Cennete girmem sana yapacağım iyilik ile mümkündür “düsturunu getirmiştir. İşte son yüzyılın kültür tahribatıyla yetişen bir kısım gençlerimiz gün geçtikçe uyuşturucuya müptela olmuş onun bir çeşidi olan bonzai ise alabildiğine yaygınlaşmıştır. Gençler kırıcı dökücü olmuş, kırmak ve dökmek için bahaneler aramakta ve en kötüsü de yıkarken haz almaktadır. Bu yoldaki gençleri satranç ile spor ile oyalayarak düzeleceklerine inanmak sadece şuna benzer. Evde yemeği olmayan anne tencereye taş koyup kaynatıyor,çocuklara “yemek pişiyor” diyerek avutuyor.Çocuklar uyuya kalıyorlar, ama aç ve susuz bir şekilde sabahlıyorlar.Ne yazık ki ertesi gün açlık problem giderilmemiş devam etmektedir. Unutmayın: Ümitsiz değiliz. Bütün bunların tedavisi iman ve Allah korkusudur. Düştüğümüz yerden yavaş yavaş doğruluyoruz. Karanlığa kızmayın. Sadece düğmeye basın ışığı (iman ışığını) yakın yeter.