Heyecanla beklenilen büyük güne (16 Nisan ) artık sayılı günler kaldı.Her geçen gün bu referandumun sıradan bir Evet-Hayır meselesi olmadığını görmekteyiz.Hanı şöyle güzel bir tekerleme vardır.

Derler ki:
-Büyük insanlar fikirlerle,
-Orta insanlar olaylarla,
-Küçük insanlar kişilerle uğraşır.

Yeni Anayasaya karşı duranlara bakıyoruz,genellikle kişilerle uğraşıyorlar.Tek adam olacakmış,18 yaşında Milletvekili mi olunuyormuş?Cumhurbaşkanı kendisine istediği kadar yardımcı atacakmış v.s.gibi basit konular.

Aslında onlarda biliyorlar ki mesele bu değil.Hani Gezi olaylarını hatırlayın.Artistin biri " Gel arkadaş! Mesele ağaç meselesi değil.Hala anlamadın mı?"demişti.Aynı artist şu anda Türkiye'de olsaydı: "Gel arkadaş!Bu referandum da mesele 18 yaş milletvekili meselesi,tek adam meselesi veya istediği kadar yardımcı atama meselesi değil .Hala anlamadın mı?" diyecekti.

Lokman Hekim'e sormuşlar.Ey büyük Bilge !Bu kadar doğru bilgiyi nasıl öğrendin?Lokman Hekim şöyle cevap vermiş:"Düşmanlarımdan öğrendim.Onların fikirlerinin tersini uygulayarak öğrendim"

İmam Şafii Hazretleri de şöyle diyor:"Fitne zamanı düşmanın oklarını takip edin.Düşmanın okları nereye düşüyorsa o yer doğru yerdir"

Referandumda HAYIR verenlerin kimler olduğunu artık herkesçe bilinmektedir.Ancak ilk başlarda acele edip HAYIR kararı alan gönüldaşlarımıza sesleniyoruz.Gelin bir an önce o yanlışlıktan vazgeçin.Kesinlikle mahcup olmazsınız.Tam tersine halkın gönlünde daha çok yer edinecek ve Allah katında da büyük bir vebalden kurtulacaksınız.Aksi takdirde hem vebaliniz ağır olacak hem de halkın gönlünde artık bir daha yer bulamayacaksınız.

Kıssadan hisse almak bizim kültürümüzün önemli bir parçasıdır.Yaşanmış hikayelerden ve olaylardan ders almak gerekir.Çünkü insan hayatında çok önemli fırsatlar tek kullanımlıktır.Her insanın her olayı yaşaması için ömrü yeterli değildir.Tabiri caiz ise hayatın kaçan fırsatlarının kazası da yoktur.Pişman olduktan sonra o fırsatları geri getirmek mümkün değildir.O nedenle alimlerimiz ve büyüklerimiz her zaman bizlere yaşanmış olayları anlatırlar ve ders almamızı isterler.

Bazen de ders almamız için hayatın gerçekleri hikayeler ve fıkralar şeklinde anlatılır ki sonuç bölümünden ders alalım.Her insan zaman zaman anlatılan bu ibret verici hikaye ve fıkraları okumalı ve onlardan kendisine düşen payı mutlaka almalıdır.

Hanı fıkralarda hep benzer insan tipleri geçer ya.Bizim anlatacağımız hikayede de bir İngiliz bir Fransız ve bir de Türk vardır.Bu üçü de hapishanede yatmaktadırlar.Bir gün İngiliz :"Bıktım artık şu yemeklerden " der ve intihar eder.Arkasından Fransız aynı şeyi söyler ve intihar eder.Peşinden bizim ki de aynı sözleri söyleyip intihar eder. Olayı duyan bizim Türk'ün hanımı son derce şaşkın bir vaziyette şöyle der.:"Allah, Allah.İngiliz ve Fransızın yemekleri dışarıdan geliyordu. Beğenmedikleri için intihar ettiler. Şaşırmadım.Oysa bizim ki ise kendi yemeğini kendi yapıyordu.O niye intihar etti ki?

Bu hikayeden günümüze çok uygun kıssadan hisse çıkartmak mümkündür:
Terör örgütlerinin "HAYIR" demeleri normaldir,çünkü kökleri dışarıdadır. Ve emirler dışarıdan geliyor.

Ama bu memleketi seven, yerli ve milli olduğunu söyleyen bazı kardeşlerimiz acaba neden İNTİHA(YI)R kararı aldılar?