İŞTEN KOVULMAK GÜZELDİR ?

İnsanın hayatında
yaşayabileceği en can sıkıcı durumlardan biri işten çıkarılmaktır.

Kimi patronlar bunu direk
yapmak yerine dolaylı yollardan işten çıkmanızı sağlamaya çalışırlar. Bu daha
da can sıkıcı bir durumdur. Stres yapar, üzülür, mutsuz olursunuz.

Tamam işten çıkmak kolay
değil. Alıştınız, sevdiniz, çevre edindiniz. Geçiminiz, ekmeğiniz, kariyeriniz,
geleceğiniz söz konusu. Anlıyorum. Elbette bazı şeylere ?Hoşça kal? demek
insanın canını yakar.

Ancak bu tür durumlarda şunu
unutmamalı. İşiniz ve işinize dair ne varsa, kim varsa, sizden daha değerli
değil. Böyle bir durumda; ?canınız cehenneme, işiniz batsın? gibi tepkiler
vermeye bile gerek yok. Başka iş mi yok? Dünyanın sonu değil. Rahat olun.
Ceketinizi alın ve yeni bir işe yelken açın.

İşte işinizi değiştirmeniz için BİR KAÇ neden:

1- Yeni bir kariyer, farklı bir deneyim,
umut veren bir meslek fırsatı bulduğunuz an ceketinizi alıp gitmekten
çekinmeyin.

2- Başka bir yerden daha iyi bir
teklif aldıysanız bu fırsatı kaçırmayın. Bilin ki patronunuz sizden iyisini (?)
yerinize almaktan çekinmeyecektir.

3- Mevcut işinizde mutlu değilseniz, iş
yerinizde huzur yoksa, pozisyonunuz yeteneğinize uygun değilse, başka bir işe
bakmak da fayda var.

4- İş arkadaşlarınız düşmanca bir
atmosfer oluşturuyor, gruplaşmalar sizi yıpratıyorsa işinizi değiştirin.

5- İşiniz sebebi ile ailenizi,
sevdiklerinizi ihmal ediyorsanız, o işten size hayır gelmez. Değiştirin.

6- Eğer çalıştığınız şirket finansal
açıdan zor durumdaysa, başarısızlık her geçen gün artıyorsa yeni bir iş
bulmanın zamanı gelmiş demektir.

7- Patronunuza daha fazla tahammül
edemiyorsanız, bu işkenceyi çekmek zorunda değilsiniz.

8- İşiniz sizi geliştirmiyor, meslek
bilginiz, tecrübeniz artmıyorsa, aksine köreliyorsa, monoton bir iş hayatınız
varsa, kendinizi o işte tüketmenizin anlamı yok.


550 BİN EUROYU MAKASLA KESİP İNTİHAR ETTİ


Yunanistan?da ünlü, armatör Nomiku
ailesi var. Bu aileden Petros Thiveos
isimli bir iş adamı, önce toplam 550 bin euro değerindeki banknotları makasla
küçük parçalara ayırıp, kesmiş. Sonra da tabancasını şakağına dayayarak intihar
etmiş.


Bu
intihar Yunan sosyetesini ve iş dünyasını sarsmış.

Yunan Thiveos
intihar etmeden önce, peş peşe annesi, babası ve ağabeyini kaybettikten sonra
ruhi bunalıma girmiş.

Son zamanlarda Atina?daki lüks villasına
kapanıp, hiç dışarı çıkmıyormuş.

Villa
çevresinde, etrafa kötü kokular yayılması üzerine komşular şikayette bulunmuş.

Villaya
giren polisler, Thiveos?un cesedini bulmuşlar.

Cesedin
etrafında bir makas ve küçük parçalara kesilmiş 550 bin euro varmış.

Bu tür
haberleri ibret olsun diye paylaşıyorum.

Demem odur ki: Ailenin
yerini hiçbir şey tutmuyor. Para gidenleri geri getirmiyor. Zenginlik insana
huzur ve mutluluk vermek için yeterli olmuyor.

Eşin, dostun
olmadıktan sonra villalar ve paralar işe yaramıyor. İnanç ve sevgi eksikliği insanı bunalım ve intihara
sürüklüyor.

BENİM ADIM POLAT ALEMDAR

Tekirdağ Valisi Ali Yerlikaya, ziyaretlerde bulunmak amacıyla
Çorlu ilçesine gider.

Burada Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan ile görüşen Vali Yerlikaya,
belediyeden çıkışta, Cumhuriyet Meydanındaki vatandaşlarla sohbet eder.

Anne
ve babası ile birlikte Cumhuriyet Meydanında bulunan küçük bir çocuğun yanına
yaklaşan Vali Ali Yerlikaya, çocuğa adını sorar.

Vali adını sorduğu 3 yaşındaki
çocuktan şu cevabı alır: Benim adım Polat Alemdar

Küçük
çocuktan aldığı yanıt karşısında şaşıran ve tebessüm eden Vali Yerlikaya,çocuğa
gerçek adını sorar. Çocuğun gerçek adının Yusuf Berat Sevgili olduğunu öğrenir.

Bunun üzerine Vali çocuğa şu nasihati yapar: Oğlum ismin
Yusufmuş, benim oğlumun ismi de Yusuf. Sen ismini değiştirmişsin, Polat
Alemdar diyorsun, hem de şehrin valisine, belediye başkanına diyorsun. Ne
yapacağız şimdi? Biz buradan ağır ağır geçelim şöyle. Başkasına özenme. Güzel
ismine sahip çık.

Bize tebessüm ettiren bu haber aslında ağlamamız
gereken durumumuzu hatırlatıyor. Durum şu: Çocuklarımızı televizyon, gençliğimizi
Internet yetiştiriyor. Tv dizileri çocuklarımıza kötü örnek oluyor.

Bu konuda anne babaların sorumluluğu büyük.
Çocuklarımızı tv ve internete teslim etmemeliyiz. Diziler konusunda seçici
olmalıyız.

MEYHANEDE SOHBET OLUR
MU?

Kahvehane ve meyhanelere
gidip konuşma yapmak? Siyasiler bu işe yabancı değil. Seçim sürecinde
politikacıların çalmadığı kapı yok.

Ramazan Yatkın ve kardeşi Davut Yatkın da kahvehane ve
birahanelerde konuşma yapıyor. Ancak siyasi sebeplerle değil. Onlar meyhaneleri
gezerek içkinin zararlarını anlatıyor, Peygamber Efendimiz den (s.a.s) ve
sahabelerin hayatlarından örnekler veriyorlar.

Peki kaç imam, kaç hoca,
kaç öğretmen, kaç duyarlı Müslüman bu hizmeti yapmıştır?

Camide vaaz, okulda nasihat
kolay. Meyhanede, sarhoşlara sohbet yapabilir miyiz?

Yatkın kardeşler
diyorlar ki: Kimsenin hayat tarzına müdahale etmiyoruz. Sadece anlatmakla
sorumluyuz. Kişi, anlattıklarımızı tatbik eder ya da etmez, bu onun bileceği
iş. diyor.

Kartalda mahalle birahanelerini dolaşarak sohbet yapıyorlar. Kimseyi kınamadan,
sorgulamadan, rahatsız etmeden, müdahale etmeden, tartışmadan İslam?ı tebliğ
ediyorlar. Her gittikleri yerde Peygamber
Efendimizin örnek hayatını anlatıyorlar.

Yatkın kardeşler, sohbet öncesinde birahanelerin
sahipleriyle görüşüp izin alıyor.
Sohbete sadece isteyenler katılıyor.

Bazı müşteriler, Birahanede ne işiniz var?
Burada dini konular anlatılır mı? şeklinde tepki veriyormuş.

Sohbeti dinleyenlerin çoğu etkileniyor ve bunları
bilmiyorduk, diyormuş. Çok sayıda insan Yatkın kardeşlerin vesilesi ile içkiyi
bırakmışlar.

Yatkın kardeşlerin haberini gazeteden okuduğumda,
sordum kendime: ?Hangimiz kınayanlara aldırmadan, çekinmeden, sıkılmadan bu tür
insanların masasına oturabiliriz? Sırf Allah rızası için?.?

HİÇ HACAMAT YAPTIRDINIZ MI?

İslam medeniyetinde hacamat olarak bilinen
bir tedavi yöntemi var. Ünlü tıp bilgini
İbn-i Sinanın da tavsiye ettiği bir yöntem bu.

Hacamat ya da kupa yöntemi artık modern tıbbın da
kullandığı bir tedavi şekli.

Bu tedavinin kökeni neredeyse insanlık tarihi kadar
eski. Hipokrat gibi önemli hekimler hacamat setlerini yanlarında taşırmış.

Savaşlarda hacamat
ekibi mutlaka bulunur, Gemiciler de yanlarında hacamat seti olmadan
denize açılmazmış.

Hacamat Osmanlı?da da en yaygın tedavi
şekillerinden biri idi. Şimdilerde bu tarihi tedavi yöntemine ilgi arttı.

Güney Korede Hacamat uygulayan, Geleneksel Tıp
Hastahaneleri var. Hacamat, Almanya, İngiltere ve Finlandiyada yasal bir
şekilde uygulanıyor.

Kupa terapisi uzmanı Faruk Günindi?ye göre; Hacamat
sayesinde kan dolaşımı hızlanıyor ve
kanın temizlenmesi sağlanıyor.Vücut hacamat sonucunda ağrı azaltıcı hormonlar
salgılıyor.Hacamat, bunun yanında diyabet, migren, bronşit, kronik öksürük gibi
akciğer ve solunum hastalıkları, kan bozuklukları gibi hastalıklar ile
depresyon ve şizofreni gibi ruhsal rahatsızlıkların tedavisinde de
uygulanabiliyor.

Hacamatın Hz.
Peygamber (asv) zamanında da sağlığı koruma ve bir tedavi metodu olarak
uygulandığı, bizzat kendisinin hacamat yaptırdığı, hatta hacamatı teşvik ettiği
rivayet edilmektedir.

İSMİNİZİ DEĞİŞTİRMEK İSTER MİSİNİZ?

Hepimizin bir adı ve soyadı var. Peki isminizi ve
soyadınızı seviyor musunuz? Hiç isminizden rahatsızlık duyduğunuz oldu mu? Kimi
isimler kulağa hoş gelmiyor, kiminin de anlamları hoş değil.

Ne ismimizi ne de soyadımızı biz seçmiş değiliz.
Ailelerimiz, ya doğduğumuz dönemim moda ismini ya da aile büyüklerinden birinin
ismini bize vermeyi tercih ettiler.

İsminden ve soyadından rahatsızlık duyanlar için
Mahkeme kapısı açık. Medeni Kanunun 27. maddesi her vatandaşa bu imkanı
veriyor. Geçerli bir sebebiniz varsa isim ve soyadınızı değiştirebilirisiniz.

Geçerli sebep kanunda şöyle belirtilmiş: ?Milli kültüre,
örf ve adetlere uygun olmayan, gülünç ve çirkin anlamları olan, kişisel
ilişkilerde veya meslek ve sanatın icrasında yanlış anlamalar doğurabilecek
hususlar haklı sebep sayılacaktır.?

Nitekim, Fatı, İmdat, Moduk, Top, Tosik, Dana,
Moduk, Kazık,Yosma, Satılmış, Kalça, Eşekcambazı gibi isim ve soyadları
mahkemeye taşınıyor.

İsim değiştirenler yeni isim olarak daha çok dizi
oyuncularının isimlerini tercih ediyorlarmış.

Peygamber Efendimizin
(s.a.v) bu konuda şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: Sizler kıyamet
günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız öyleyse
isimlerinizi güzel seçin

DÜNYA DERECESİ YAPAN ÜRÜNLERİMİZ

Türkiye?nin üretimde dünya birincisi olduğu 7 ürün
var.

Bu ürünler: Fındık, kayısı, incir, kiraz, vişne,
ayva ve haşhaş tohumu.

Türkiye?nin üretimde dünya ikincisi olduğu ürünler
şunlar: karpuz, kavun, çilek, pırasa, bal ve fiğden.

Türkiye?nin üretimde dünya üçüncüsü olduğu ürünler
de şöyle sıralanıyor: mercimek, elma, salatalık, yeşil biber, yeşil fasulye,
kestane, Antep fıstığı ve koyun sütü.

Verdiğimiz bu bilgi şu anlama geliyor: Türkiye bir
çok üründe ekolojik üstünlüğe sahip.

Bu ürünler aynı zamanda bize ihracat şansı ve
ihracat geliri getiren ürünler.

Türkiyenin çok önemli tarım potansiyeli ve ürün
çeşitliliği var. Ülkemizin ekonomisi ve geleceği açısından bu potansiyeli iyi
değerlendirmemiz gerekiyor.

Ülkemizin aynı zamanda bir tarım ülkesi olduğunu
unutmayalım. Gelecekte bir ülkenin tarım potansiyeli daha da önem kazanacaktır.
Topraklarımıza ve arazimize sahip çıkalım.

TÜRKİYE?NİN PETROLÜNÜ KİM İÇİYOR?

Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 106 yıl önce Sultan II.
Abdülhamid
?in petrol haritası hazırlattığını tespit etmiş. Bakanlık
bu tespit üzerine tarihi haritanın peşine düşmüş.

Sultan Abdülhamit?in petrol
haritası gerçek mi? Türkiye bir petrol denizi üzerinde mi? Çalışmanın
talimatını veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız bu konuda ilginç
açıklamalar yapmış.

II. Abdülhamid?in 100 yıl önce hazırlattığı petrol
haritası
Musul ve Bağdat?ı içine alan bir daire içerisinde yaptırılan, belli
bilimselliği olan bir harita.

Bugün bilinen sahaların pek çoğu bu haritada görülüyor. 100 yıl önce
hazırlanan bu harita geçerliliğini koruyor. Bu harita, şu anda Batman ve
Adıyaman gibi bizim de petrol aradığımız yerleri içeriyor.

Güneydoğuda
yüksek rezervli petrol bulunduğu, Türkler kullanmasın diye
yabancılar tarafından betonlandığı iddiaları doğru değil.

Petrol kuyularının çevrelerinin korunmak amacıyla kapatılması kanuni bir
zorunluluktur. Gerektiğinde bu kuyular tekrar açılıyor.

Şu
anda Türkiyenin dört bir yanında, denizler dahil ham petrol ve doğalgaz
aramalarına hız verildi.

Bu aramalar yabancı ortaklarla ve kiraladığımız platformlarla yapılıyor.
Henüz bize ait petrol platformumuz yok. Petrol bulmamız halinde böyle bir
platform alacağız. Değeri 1.2 milyar dolar.

Suriyede yaşanan olaylar nedeniyle Rusya ve İranla
enerji alanında sorun yaşamamız söz konusu değil.