Adam modern zamanların insanlarına üflediği bireyselcilik tavırlarından bıkmış usanmıştı. Herkes ve özellikle gençler kafalarına göre takılıyorlar, keyiflerinin istediklerini yapıyorlardı. Çağdaş dünyanın özgür bireyleri olarak arzı endam ediyorlardı meydanlarda.

Onların istekleri çok önemliydi. Çünkü kişisel gelişim kitaplarında "kişisel bütünlüğünü" sağlamış insanların gelişmiş olduğu vurgusunu çok dinlemişti adam. Bütünlüğünü sağlayamayan nesillere bu iyi gelmişti. Şimdi ise isteklerinden bir gram taviz vermeyen nesiller hayalleri peşinden koşturuyordu.

Onları gördükçe, bir şeyler yapması ya da bir şeyler haykırması gerektiğini düşündü. "Kişisel bütünlük" kelimesini sevimsiz buldu. Kendi kültüründeki insan-ı kamil/olgun insan kavramını hatırladı.

Bu nokta da hayata yönelik çözümleri her zaman Yaratıcının sözleri arasında aradığını bildi adam. Çünkü yaratan, yaşatan, rızık veren başıboş bırakmazdı bu insanları. Onun sözleri arasında, kulları için her çağdaş ve modern zamanda daim uygulayacağı prensipleri olurdu.

Nefsini ilah edinmiş, isteklerinin kölesi olmuş bu özgür(!) insanlara, gerçek özgürlüğü nasıl anlatmak gerekeceğini bilmiyordu. Din anlayışı üzerinden tartışmalar yapılabilirdi mesela. Islah hareketine başlamak gerekirdi belki. Islahın mümkün olmadığı noktalarda inkılaplar devreye konurdu bir aşamadan sonra. Ancak zihinlere monte edilmiş bu fikirlerin sökülüp atılması kolay olmayacaktı.

Bu özgürlük budalası nesillere "itaat kültürünü" nasıl anlatabilirdi ki? Neye itaat? Nasıl itaat? Niçin itaat? Sorularını sormazlar mıydı? Keşke sorabilseler, diye düşündü adam. Sormak kazmayı vurmaktır toprağa. Bir bereketli bilgi fışkırmasına vesile olurdu belki. Ama bunlar, bırakın soru sormayı derhal itiraz ederler hatta isyan ederler... Özgürlüklerine gölge düşünce, kendilerini kalın küflü zincirlere vurulmuş paryalara benzetirlerdi.

Aslında "itaat" kavramından oluşan bir gözlük olsaydı, insanın gözünde her tarafta bu kavramlardan izler temaşa ederdi. Bir orduda ast üst ilişkilerine verilen bir isim de itaattir. Ana babasının sözünü dinleyen evlatlar da onlara itaat ediyorlar. Patronlarının, şeflerinin verdiği talimatlara göre iş görenler de itaat ediyorlar. Yönetmeliklere göre amirlerinin emirlerini yerine getiren memurlar da itaat ediyorlar. Namaz vakti cemaate uyan Müslümanlar da imam efendinin tekbir sesiyle ibadet/itaat ediyorlar. El verip intisap edilen tarikat pirlerinin sözünü her daim dinleyen dervişler de itaat ediyorlar.

Nerede bir düzen ve disiplin varsa orada anlaşılmış bir "itaat kültürü" hakimdir. Başarının altındaki sır da sağlam bir itaatten geçer. Her üst, saygı ve sevgi dolu itaat bekler astlarından.

Yanlış anlaşılmış bir itaat, yanlışa bağlanmış bir itaat, özgünlüğü ve özgürlüğü izale eden bir itaat kötülüğe, eksikliğe kapı aralar. Nefsine uyduğunda en güzel itaat sergileyen, nefsine uygun düşmediğinde kıvırıp yan çizmek itaat midir?

İtaat kültürünü doğru öğrenmek isteyen adam, ulu önderin/yüce resulün izlerini takip etmek gerektiğini düşündü. Bedir, Uhud ve Hendek Gazvesi öncesi yaptığı istişarelerde karar alışları ve dostlarının O'na(sav) itaati düşündü. Uhud'da verilen emre itaat etmeyen elli okçunun nasıl mağlubiyeti davet ettiğini anlamaya çalıştı. Akebe biatlerini zikretti. Efendimiz (sav); "Beni de koruyacak mısınız" dedi "çocuklarınızı ve karılarınızı koruduğunuz gibi..." Her itaat, o söz vermeye bağlandı ve yıllarca böyle devam etti.

İtaat kültürü, insana insanlığını unutturmaması lazımdır. Konusu suç veya günah olan bir konuda itaatin olmayacağını bilmek gerekir, dedi adam.

Bağlı bulunduğu yer ve konumda itaat etmesi insana, öncelikle görevini yerine getirdiği için gönül huzuru vermeli. Büyük bir yapının bir parçası olarak kendi değerini kavratması gerekir. İnsani onurunu zedelemeden kendini daha şerefli hissetmeli.

"Özgürlük" deyip de çılgınlığa gitmemeli, itaat deyip körü körüne aklını yok saymamalı. Çağın insanını insanlıktan çıkaran bu bencilce özgürlükten kurtulmak ve doğru, iyi ve güzeli inşa edecek itaat kültürüne ulaşmalı insanlık. Bunun yolu da Yaratanın öz çizgilerini ölçü edinip o dairede "itaat kültürü" bina etmelidir.

Adam, düşündü tüm bunları "ama bunlardan, kime, ne" demeden de edemedi.