Gündeme takılıp kalmamak gerekiyor. "Günlük fıkra yazılarını, günlük olmaktan nasıl çıkarırız?" diye soruyor Üstad İsmet Özel, "Zor Zamanda Konuşmak" isimli eserinde. Buradan hareketle söz konusu olan bir noktaya işaret edeceğim.

Kasım ayının son haftası "öğretmen" kelimesinin dillerden düşmediği zaman dilimidir. Aslında kızıyorum böyle övgü konuşmalara. Zaman zaman ufak bir eksiklik fark ediyorum. İşin hakikatine denk düşmemiş cümleler ruhumu sıkıyor. Hani bir mekana girersiniz de "burada bir şey eksik ama bir türlü bulamıyorum" diye işaret parmağınızı ısırdığınız o kararsızlık hali vardır ya... İşte tam bu ruh halinden bahsediyoruz.

Biraz da körler sağırlar bir birini ağırlar misali oluyor resmi törenler. Öğretmenlere, öğretmenliği anlatıyoruz. Gözden kaçırdığımızı sandığım o noktayı işaret etmeme müsaade ediniz lütfen. Belki de asıl önemli olan şey bilgidir, ilimdir. Öğretmenler branşı ile ilgili ilme sahip olduğu için, ilimle mücehhez(donanımlı) olduğu için değerli ve kıymetlidirler.

Diğer meslek sahipleri işini görmek, bir kazanç elde etmek için bilgi edinirler. Orada bir araç konumuna indirgenen bilgi, öğretmende hem mesleğini icra etmek hem de bilgiyi aktarmak gibi bir hal alır ki farklılık burada gizlidir.

Sevmiyorum coğrafya öğretmenini, eğer yağan yağmurdaki bereketi Göndereni söylemiyorsa.

Beğenmiyorum Kimya öğretmenini, eşyanın (elementlerin) Yaratıcısına bağlamıyorsa sözlerini.

Hoşlanmıyorum edebiyat öğretmeninden, Kelam'a benzer sözler mırıldanmıyorsa.

Değer vermek istemiyorum felsefe öğretmenlerine, "akletmez misiniz, düşünmez misiniz?" uyarısına gönderme yapmıyorsa.

Saygıyla karşılamak istemiyorum biyoloji öğretmenini, varlıkların arasındaki bağlantıdan söz ederken İlahi olana ulaştırmıyorsa tüm bağlantıları.

Ebter, güdük, sonu bereketsiz derslerin nasıl nesiller yetiştireceğini tahmin etmenize gerek var mı gözünüzün önünde görüp duruyorken.

Hocasının evine doğru ayak uzatmayan İmamı Azam Ebu Hanife'nin nasıl bir talebelikten sonra nasıl bir öğretmen olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. Ha hocasının evi ha Kabe, o kadar değer veriyor İmam. Öğrencisine sevgi ile yaklaşmayan öğretmenlerin yetiştirdiklerinden mi yetiştiremediklerinden mi konuşalım?

Bir öğretmen olarak verdiğimiz onca güzel ve ilahi nasihati dinleyip hayatına tatbik etmeyen öğrencilerimiz hayatın bir yerinde gördüğümüzde ciğerimizin yandığını söylemek isterim. Hayatının değişim noktalarında öğretmenlerin sözlerini hisseden öğrencilerimize müteşekkiriz.

Geçen gün sınıfın birinde "yirmi dört kasımda hediyelerimi isterim" dediğimde çok şaşırdılar. Lisede okuyan öğrenciler kendini ilköğretimde hissetti birden. Bu kadar da açık sözlü olunmazdı ki, diye düşünürken, heyecanlandıran kelimelere ev sahipliği yaptı kulakları: Benden duyduğunuz bir sözü bana "Hocam, bir gün şöyle demiştiniz" ile başlayan bir cümle bekliyorum.

Yıllar önce Ticaret Lisesinde okuttuğum Elif isimli öğrencim, "Hocam, bazen öyle konuşuyorsunuz ki, sanki sizden çok bilen yokmuş gibi..." demişti ve yıllarca zihnimin hazine odasında saklıyorum bu incileri. Zira ben hangi cümleleri söylediğimi biliyordum o anlarda.

İlim şehri olmak için kapısından ileri geçmek gerekir. Kişi bir ömür refleksler ile yaşayamaz ancak güdümlü yaşayabilir. Bir ömür ne yaptığının gerçek değerini bilmeden. "Kitabını oku" emr-i ilahisine kulak kabartanlar anlamlı hareketlerin bilginin ışığında biçimleneceğini bilirler. Beşikten mezara kadar süren yolculukta üzerimize düşen en önemli sorumluluk öğrenmektir.

Delilerin arasında akıllı olmak ne işe yararsa, ilme değer vermeyenlerin arasında bilgili olmak da ona benzer. İlmin en tehlisi nedir bilir misiniz? İlmin sadece dünyevi bir kazanç kapısı olması. "

Karun, "ben bu servete ilmim ve becerim sayesinde kavuştum" dedi... Dünya hayatına çok düşkün olanlar: "Keşke bizim de Karun'unki gibi servetimiz olsaydı."dediler. Ahiret'e dair ilimden nasibi olanlar ise: "Yazıklar olsun size Bu dünyalıkların, böylesine peşine düşmeye değer mi?

Öğretmenler dikkat etsinler, uyanık olsunlar; öğrettikleri ilimden kendileri nasiplenemez iseler acınacak hale kalırlar. Hele hele mesleki bilgisine güvenip de en değerli ilimden yoksun olmasınlar. Hiç kimse benim branşım bu değildi, diyemeyeceği sınava hazır olmalı. Üç dört soru için ilahiyat okumaya gerek yok, bilinçli olmak yeterlidir.

Unutmayalım senenin bir günü değil her günü ilim günüdür.

.