Gündemden kopamıyoruz. Her daim sıcak gündeme dair ezber derecesine varan okumalarımız ve bilinçaltına kazırcasına izlemelerimiz oluyor. Dershaneler üzerinden yapılan heyecanlı tartışmalar yerini sükunete bırakmasını ve kardeşliğin kazanmasını istiyoruz.

Ülkemizde her şey bir anda yatağından fırlayıp bambaşka mecralara kayıveriyor. Haddini bilmeden haddini aşanlar kışkırtıyorken anlayışlı olanlar sakin olmamız konusunda telkinler veriyor.

Aslında Efendimiz'in (sav) dediği bir cümleyi düşünüyorum bu hususlarda: "İnsanlar madenler gibidir" herkesin ateşi suyu toprağı ve havası başka başka. Yaratılıştaki bu farklılıklar ilmi ve ulvi bir bakış açısı olmazsa kan revan olur her taraf.

Bu tartışmayı kardeşlik kazanmalı, dostluk kazanmalı. Kirli hesaplara girilmemeli. İnsaf sahibi insanlar olarak birbirimize muhtaç olduğumuzu unutmamalıyız. Her iki tarafın savunacak argümanları var. Her iki tarafın sevdiği insanları savunma hali doğal. Her iki tarafın saldıracak delilleri ellerinde var. Nefret, kin, zulüm kusabilecek bu malzemeyi dönüştüremez miyiz? Dershanelerin dönüştürülememesi kardeşliğimizin ters yüz olup dönüştürülmesinden daha mı kötü?

Daha önceden arkadaşlarıma derdim: Her fikrin, her ideolojinin farklı adamları vardır. Kendi lügatime göre konuşayım.

Bir düşünceyi akademik dizeyde anlayanlar var. Bunlar işin ilmini bilir. Savundukları düşüncelere hakimdirler.

Bir düşünceye, militan hissiyatlarla bağlananlar var. "Vur" de vursunlar, "öl" de ölsünler. "Hocam, sen söyle biz gerekeni yaparız" diyenler. Derin düşünmek istemezler onlar düşünce uğruna fedakarlık yapmayı bilirler ve bunu hakkıyla yaparlar. Onların okumaktan ziyade dinlemeye -bir açıdan bakmaya- meyilleri vardır. Diğer anlayışları ve açıları pek bilmezler pek de akıl edemezler. Zihinsel yorgunluğa gelmezler. Bu tipler akademik düşünen öncülerine tabi olurlarsa harika bir gelişme, hikmetli bir tutum oluşur. Ancak heyecanlarını, ilmin önüne koyup diğerlerini pasif olmakla suçlarlarsa ve düşünen kafalar da onların önünde duramazlarsa vay halimize.

Bir tribünde "profesör taraftar" ile eğitim seviyesi düşük taraftar aynı refleksi gösterir. Hakeme hakaret ve küfürler, kendi renklerine bağlılığı üst düzeyde olur. Fark şu ki taraftarlığın akademik boyutu pek sığdır.

Bazıları da bir düşünceye sempatizandır. O fikri savunanları sever ve onların iyi-güzel insanlar olduğunu ideolojinin de mantıklı bir şey olduğunu savunurlar. Ama kıyısından tutarlar işin. Mücadeleye hazır değillerdir. Hakkında fazla bilgi de edilmezler. İşten güçten fırsat buldukça dinlemeye gelirler falan. Onlarla birlikte görülmekten hoşlanırlar. Bir muhabbet esnasından takıldıkları grup için hala "onlar" tabirini kullanırlar. "Onlar" henüz "biz" olmamıştır.

Bir de düşüncenin çıkarcıları vardır. Menfaatçi güruh. Bunlar, tam bir münafık karakter gösteriler. Şampiyon kimse o takımı tutarlar. Düşecek olana bir tekmeyi de öncelikle onlar vururlar. Saf değiştirmek çok kolaydır. Gerçi onların hiç safı olmamıştır. Menfaat ibresi nereyi gösteriyorsa eğilmek, bükülmek, yalakalanmak sorun değildir onlar için.

Bir toplum, bir ideoloji için kaçınılmaz olan bu kategorilere dikkat etmelidir. Her birine yaklaşımları farklı olmalıdır. Tedbirler tutumlar ona göre şekillenmelidir.

Kardeşleri olarak akademik düzeyde irtibata geçmeli onlarla konuşmalı yazmalı ve söz sahibi olmalıdır. Yoksa ayaklar baş olursa felaketler başımızdan eksik olmaz.

.