Rivayet edilir ki tefsirci,kelamcı ve bir çok alanda eser vermiş olan büyük alim Fahreddin'i Razi (ra) şöyle demiştir:"Keşke benim imanım Kafkaslardaki bir teyzenin imanı gibi olsaydı."O iman ki saf temiz ve berrak.

Gerçekten büyük alim Fahreddin'i Razi'nin özlemini çektiği o saf ve berrak imanı günümüzde daha çok arıyoruz.Bazen namaz çıkışlarında sohbet ettiğimiz o yaşlı dedelerin katıksız berrak imanlarına özeniyorum.Elinde imkanı olmadığı halde cebindeki son kuruşları da sadaka kutusuna atan o dar gelirli ama imanı berrak olan kardeşlerime özeniyorum.

Günümüz de gerçekten saf bir imana ihtiyacımız var.Ne yazık ki öyle bir asırda yaşıyoruz ki kimin neye inandığı kimin neyi inkar ettiği belli değil.Bütün karmaşalar arasında doğru ve berrak bir din anlayışını görmek ne kadar da zorlaşmıştır.

Günümüz insanları inandığı gibi yaşayamadığı için yaşadığı gibi inanmaya çalışıyorlar.İnsanlar öylesine değiştiler ki "el-Emin" (güvenilir )insanların sayısı azaldı.Altın çoğaldı ama altın değerinde ki insanlar azaldı.Her firma beyaz eşya ürünlerine 3 yıl garanti verirken siz en yakın dostunuza bile 3 yıl garanti veremiyorsunuz.Eşyada işçiliğe önem verildi ama insanda kişiliğe önem verilmedi.

Eskiden şahsiyetli dediğimiz güven veren kişilik sahibi insanlar çoktu.Ama artık değişken insanlar çoğalmaya başladı.Güvendiğin dağlara karlar yağıyor."Lillah'in yerini "lira" almış,insanlar birbirini Yaradan'dan dolayı değil de paradan dolayı seviyorlar.Eskiden insanlar sahte para yapardı günümüz de ise paranın sahteleştirdiği insanlar çoğaldı.

Ülkemizde de Kafkaslardaki teyzenin imanına sahip teyzelerimiz var.Bakın bir örnek:Bir Köydeki çocuklar camiye Kur'an ve Dini Bilgiler öğrenmeye gidiyorlar.Bu çocuklar içinde saf ve berrak bir imana sahip olan Fatma teyzenin de 3 çocuğu var.O köyde de sürekli yağmur yağarmış.Fatma teyze her gün Camiden gelen çocuklarının ayaklarının çamurla kaplı olduğunu görüyor ve her gün üşenmeden ayakkabılarını yıkıyormuş.

Cami İmamı bu durumu fark edince üzülmüş ve bir gün Fatma Teyzeye:"Teyze neden her gün yoruluyorsun.Bırak zaten köy yolu çamurlu bununla başa mı çıkılır?"deyice Fatma teyzenin verdiği cevap bizim neden onların imanlarına özendiğimize güzel bir örnektir:

-"Hocam" demiş,"Biliyorsun ilim yolunda gidenlere melekler kanatlarını seriyorlar.Çocuklarımız meleklerin kanatlarına çamurlu ayaklarla basmasına vicdanım elvermiyor".

Gel de kurban olma böyle saf ve berrak imana?

Çok değerli isimsiz kahramanlarımız var.Hepsinin de maddi durumu kıt kanaat.Ama en zengininden daha gönlü zengin.Örnekler pek çoktur.Bir kaç tanesini sizlerle paylaşayım.Benim de yakinen tanıdığım asgari ücretli bir kardeşimizle sohbet ederken kendisinden hiç unutamadığım şu cümleleri dinlemiştim:

-"Hocam!Ramazan da maaşımın hepsini fakirlere dağıtıyorum.On bir ay boyunca kıt kanaat geçinir Ramazan için maaşlarımdan biraz biriktiriyorum ki Ramazan maaşını dağıtabileyim.Ramazanda hanım yemek yapar iftara doğru tenceremizi ekmeğimizi alır gider bir gecekondu da oturan bir garibanın kapısını çalar onlarla iftarımızı açarız."

Bir kardeşimiz de benimle şunları paylaşmıştı:"Hocam her sabah lokanta da çorba içer öyle iş yerime giderim.İnanın bugüne kadar tek başıma çorba içtiğimi hatırlamıyorum.Mutlaka bir fakire bir garibe de içirir öyle çıkarım lokantadan.

Bütün bu örnekleri gördükten sonra şuna inandım.İnsanın bir dış organları (göz.kulak v.b.) var.Bir de iç organları (kalp,ciğer v.b) var.Dış organlar uyur ama iç organlar uyumazlar.Çünkü onlar uyusa insan ölür.

Aynen bunun gibi dışarıdan bakıldığında kimsenin fark etmediği ancak toplumum kalbini ve ciğerini oluşturan bu insanlar olmasa toplumlar çoktan çökerler.

Bundan dolayı değerli alim Fahreddin'i Razi'nin dediği gibi;"Keşke bizim imanımız da bu temiz ve berrak insanların imanı gibi olsa..."

Abdulvasih DURAN