Bu yazımda sizlerle önemli ve benim için çok onur verici ve aynı zamanda mutluluk kaynağı olan bir konuyu paylaşmak istiyorum. İnternette kitap sitelerini inceliyordum, 'Gülsün Hanım' ve 'Aynı Tanrının Çocukları' kitaplarının yazarı olan eşim Songül YILMAZ'ın yazmış olduğu kitaplarının yabancı alışveriş sitesi AMAZON'da satışının yapıldığını gördüm.

'Gülsün Hanım' 17,84, 'Aynı Tanrının Çocukları' ise 22 Amerikan Dolarından satılıyordu. Bunun gerçek olup olmadığını öğrenmek için siteden alış veriş yapma girişiminde bulundum, site bu kitapları satıyordu.

Kitapların satışının yapılması bizi mutlu etmişti ancak bilgimiz dışında ve emeğin karşılığı verilmeden yapılması bizi üzmüştü. Bu konu hakkında bilgi almak, nasıl bir yol izlemek gerektiğini öğrenmek maksadıyla 'Kar Güneşi' kitabımı yayınlayan yayın evini aradım. Yayın evi yetkilisi bana nasıl bir prosedür izlemem gerektiğini açıkladı. İşimiz adalete kalmış, tabi gereğini yapacağız. Adaletin er veya geç yerini bulacağını ve bu adaletsizliğin çözüleceğine inanıyorum. Emek kutsal ve o kadar da değerli.

Eşimin yazmış olduğu kitapların haksız bir şekilde satışının yapılmasına nasıl engel olurum konusu hakkında yayın evi yetkilisi ile yapmış olduğum konuşmam bitmişti, telefonumu kapatmak üzereydim ki, yetkili bana 'Özer Bey sana güzel bir haberim var' dedi.

Hayrola ne oldu?

'Kalp kalbe karşıymış derler ya işte öyle oldu, ben de seni arayacaktım, sen beni aradın. Çok güzel bir olay oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı benden yayınladığım kitaplardan uygun olabilecekleri kütüphanelere koymak üzere istedi. 'Kar Güneşi' kitabını da gönderdim. Kültür ve Turizm Bakanlığı kütüphanelerde kaynak kitap olarak kullanılmak üzere senin yazdığın kitabı seçti, tebrik ediyorum dedi. Bu söz ne kadar önemli bilemezsiniz, o anı yaşamak gerek, dünyanın en mutlu insanlarından biri olmuştum. Konuyu eşimle paylaştım, sonrada sanal ortamda, kitabımın başlangıcını da siz okuyucularla paylaşmak istiyorum.

'Karlar var mutlu eder, karlar var candan eder. Bazen bir yaşamın kaynağı, bazen bir kaynağın yaşamıdır, bazen de yaşamla birbirine ölümsüzce bağlı kara sevdalıdır. Yiğitlerin harman, başların taş, taşların can olduğu; törelerin hayat bulduğu, hayatın tadı olduğu yöre. Karların kral, kralların hayat damarı olan topraklar: Hasköy!

İsmi gibi has, akan dereleri gibi coşkun ve berrak...

Kendi kendine yetmeyi öğreten topraklar.

Ben de varım! Ben de buradayım! Beni de artık görün, heybetiyle varlığını sürdüren, soğuğa inat büyümeye çalışan kızılçamların, bodur ağaçların, bin bir çeşit renkleriyle mis kokulu şımarık çiçeklerin yetiştiği bakir topraklar. El değmemiş çiçeklerin gelin gibi süslediği, Ziyaret Deresinin çağlayanı, Hasköy'ün su kaynağı Kura Nehrinin hayat bulduğu topraklar. Doyumsuz güzellikleriyle insanları kendine bağlayan, oksijeni akciğerlere körükleyen, coşkun akan ırmaklarında benekli alabalıkları besleyen, yaşanılası topraklar......'