Gönüllerimizin sıkıntılı olduğu günlerden geçiyoruz. Her fitne bir imtihandır. Hem de ağır bir imtihan. Zayıfların savrulacağı, bilenlerin ayaklarını sağlamca basacağı bir süreç bu. Militanca bir tutum ile dillerinin ucuna gelen her cümleyi, nereye çarpacağını bilmeden savuranların zamanı geçti artık.
Güç kavgalarının sahnelendiği bu meydanın galip pehlivanı Efendimizin (sav) de buyurduğu gibi: "gerçek pehlivanlar kazanacaktır." Çünkü o pehlivanlardır ki nefsini yenmiş, diline dolanan her şeyi söylememiştir. "Biz kardeşiz" demiştir.
Kardeşlik, menfaatlerin çakıştığı dönemlerde, daha bir önem kazanır. Tarafgirlik, körü körüne bağlılık zaman zaman adaletten şaşmaya yol açar. Korkular, acımalar, şefkatler adalet terazisini olumsuz etkileyebilir. Ama korkmayacak mıyız, şefkat beslemeyecek miyiz? Elbette, bunlar olacak. "İnsanlardan değil, Benden korkun" buyruluyor.
"En doğru sevgi nedir?" diye düşünürüm günlerce. Aşk bile problemli bir sevgi çeşididir. Zira Kitapta ismi bile geçmez. Kusurlu insanı severken, kusursuz sevgi de pek mümkün değil. Belki de kusursuz sevgi kusurlarıyla birlikte sevmektir. İnsan, beşerdir şaşar. İnsan nisyan ile maluldür. Aşık'a demişler "Sevgilin şaşı galiba" aşık da "O baygın bakıyor" demiş. Çok güzel biri olarak tasarladıkları Leyla'yı görenler demişler ki; "Mecnun sana mı aşık?" Leyla da; "Susun aşık değilseniz konuşmayın" demiş.
Tüm bu anlamlar, psikolojimizin nasıl olduğunu göstermiyor mu? Biz de bir kalp var. Kalp değişken, değişebilen manasına gelir. Onu istikamet üzere tutmak için inançtan bir temel atmak gerekir. İman ve imanın kuralları kalbimizin oynaklığını tamir edebilir. Hele hele doğru olana, ilahi olana bağlandı mı gönüllerde problem kalmaz, demek isterdim. Çünkü öyle söyleyenler var toplumda.
Mevzu(yalan) hadisleri bilirsiniz sanırım. Yani Efendimizin söylemediği halde O'nun (sav) söylediğini belirterek rivayet etmiş bir çok ismi Müslüman() kişi var tarihin tozlu sayfalarında. Bir de "Kim benim adıma bilerek yalan söz söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın" uyarısına rağmen böyle yapmışlar.
Kardeşlik hukukumuza zarar gelmeyecek ikaz ve uyarıları yapmamız gerekir dostane bir tavır ile. Haddi aşan her şey, adalete ayarlı ruhları rahatsız eder. Hakkımızı talep ederken bile güç gösterisine dönüştürürsek herkes farklı anlar.
Bazen mazlum olmak haklılığımızı pekiştirir gönüllerde.
Konuyu okudunuz, ancak temanın ne olduğunu anlayamamışsanız üzülürüm. Olur olmaz söz söylemekten kaçındığımı hissediyorsunuzdur. Bazen tartışmalı konularda, sevdiklerimi kıyıya koyarak işin nasıl olması gerektiğini düşünür ve mevcut halin, hangi durumların sebebi veya sonucu olduğunu tartarım.
"Kardeşim, sen bunun dershane meselesi mi sanıyorsun" diyerek yangına körükle gitmenin doğru olmadığını biliyorum. Zira taraflar bir blok halinde değiller. İçlerinden bazıları diğerleri gibi düşünmüyorlar. Ancak yılların verdiği birliktelikleri de bir anda yok sayamıyorlar. "Kabul ediyorum ama" diye başlayan cümleler bu tür insanların cümlesidir.
Son olarak aşırı sevgi ve muhabbet hakkı ve hakikati görmemizi engellememeli. Kusursuz sevgi istiyorsak kafamızı kiralamadan bir bilinçle yaşamayı öğrenmeliyiz. Çünkü tek tek hesap vereceğiz. Birlikte hareket ettiğimiz grubun, cemaatin, partinin "her zaman" "en doğrusunu" yaptığına inanırsak yanlış bir yerden başlangıç yapmış oluruz.
.