İnegöl son yıllardaki gelişimi ile ekonomik kalkınmaya hızlı şekilde ulaşmış bir kent. Bu baş döndürücü gelişim ve değişim, kentsel ve kültürel değişimi de beraberinde getirmeliydi.

Fakat şunu net şekilde söyleyebiliriz ki; kentsel ve kültürel değişim, ekonomik gelişim ile aynı hızda olmadı. Daha ağır kaldı.

Şehir büyüdü, fabrikalar büyüdü, bunun yanında hedefler de büyüdü. Fakat bu büyüme kentlilik bilinci, kültürel birikim, sivil toplum anlayışı ve bunun kent yönetimine etkisi anlamında istenilen seviyede olmadı.

İnegöl, Büyükşehir Yasası’nın her türlü handikabını yaşarken; belki de ilk kez bir avantajını kullanma noktasına geldi.

Altyapı yatırımları ve diğer büyük bütçeli yatırımlardan ziyade sosyal belediyeciliğin daha çok ön plana çıkacağı İnegöl Belediyesi, Kent Konseyi başta olmak üzere katkı sunabilecek sivil toplum örgütleri, İnegöl’de kültürel ve kentsel değişimi hızlandırabilirler.

Aslında kaldırım işgali de tam bu noktada bir kentsel gelişim hamlesiydi. Trafiğe kapalı-açık alan, sanayi-çarşı, ATM, trafo gibi konuları tartışabiliriz.

Bu tartışılmalı da… Fakat bu kararın gerçekten İnegöl adına önemli bir karar olduğunu ve asla geri adım atılmaması gerektiğini tartışmaya bile götürmemeliyiz.

İnegöl’ün çok sıradan değerlendirilebilecek ama aslında kentlilik bilinci konusunda sıkıntılı olan sorunlarını konuşmalı ve tıpkı kaldırım işgali kararındaki gibi çareler üretmeliyiz.

Hala bu ilçede –şahsım da dahil- trafik bilincini oturtamadık. –Ben dahil- ters yönden gitme, İnegöllülerin ‘baba’ tabirini kullandığı kavşaklarda geçiş üstünlüğünü bilememe, evinin önünü babasını tapulu malı sanıp aracını ısrarla oraya koymak için gerekirse kavga etme gibi problemlerimiz var.

Artık çeyrek milyona dayanmış nüfusuyla İnegöl’de üzülerek söylüyorum ki; gecenin 2’sinde tavuk alma adeti diyerek insanları rahatsız etmeyi kendine hak zanneden bir yapımız var.

Düğün konvoylarında korna çalmayı çok büyük bir meziyet zanneden, insanları rahatsız ederek mutlu olanlarımız var.

Parklara, banklara, cami duvarlarına dahi zarar vermeyi, yazı yazmayı hüner sanan bir gençliğimiz var bizim.
Bunlar sayabildiklerim. Mutlaka bu yazıyı okuyanlar, şu sorunu da dile getirseymiş diyerek ekleme yapıyorlardır.

Kaldırım işgali, ‘Dükkanımın önü benimdir’ anlayışına karşılık, ‘Kaldırım, yayalarındır’ denilmesi ve bu hakkın kazanılması meselesidir.

Aynı zamanda birlikte yaşama, kent yaşamında yer alma ve bunun getirdiği hak ve sorumlulukları yeniden hatırlatma adına çok çok önemli bir adımdır.

Emeği geçenleri kutluyorum. Tekrar ifade edeyim; trafiğe açık-kapalı alanları tartışabilirsiniz. Hatta oturun konuşun, konuşmaktan kaçmayın.

O esnafları da dinleyin. Belki ikna edersiniz. Hatalı bir tarafınız varsa o hatadan dönersiniz.

Bu önemli bir adım. Bu adım diğer sorunların çözümü adına da bir umut bence.

Bu yazı Kent Konseyi başta olmak üzere ilgili kurumlara da küçük bir İnegöl’ün sorun listesi olsun.