Güncelliğini asla yitirmeyen bir sorudur bu? Geçen gün izlediğim bir haberde bir kez daha hortladığını gördüm bu sorunun. "Kıyafetime karışma veya ne giyeceğime kim ne karışır?" sloganları atarak yürüdü çoğunluğu cins-i latifler yani hanımefendi insanlar... Kısa pantolonları ve şortları ellerinde sallayarak... "O parkta, bir güvenlik görevlisinin bu kıyafetle dolaşmayın" dediği genç kıza destek amaçlı yürüyüştü bu.

Kızın ne giydiği önemli mi? Zannetmiyorum deyip geçebilirsiniz ya da merak edip google de aratabilir, nasıl bir kıyafet olduğunu görebilirsiniz. Açık bir kıyafet giymişse uyarıyı yapana karşı tutumunuz farklı olur, kapalı bir bayana bu uyarı yapılmışsa düşünceniz daha bir farklı olur, sanırım.

Lakin bu, ellerindeki kısa pantolon ve şortları sallayarak nümayiş yapan kalabalıktan bile nasıl bir olayla karşı karşıya kaldığınızı öngörebilirsiniz. Zira bu tür sloganları atanlar başörtüsü için yürüyecek değiller ya... (tarihsel bir önyargı) "Neden bu kadar sert bir tepki ortaya konuyor?" diye merak etmiyorum bir zamanlar başörtüsü için uzun zincirler oluşturan insanlardan biri olarak.

Biz, bizim kıyafetimiz için, onlar da kendi tercih ettikleri kıyafet için bu mücadeleyi vereceklerdir demek doğru olmaz, biliyorum. Fakat olayların ardına bakınca "herkes kendi yaşam tarzını savunuyor" demenin doğruluğunu derinden hissediyorum.

Yaşam tarzının vitrini olan kıyafetlerimize kimse karışamaz. İstediğimizi giyeriz ya da istersek giyinmeyiz... Tabi herkesin kendi bileceği bir iştir, biz karışamayız. Niye karışalım ki, niçin karışırız ki, ne hali varsa görsün, öyle değil mi?

Bir kez başıma geldi. Tatlı bir üslup ile uyarmaya çalışmıştım. Sözlükten titizlikle seçtiğim o nazik kelimelerimi öyle hoyratça değiştirdiler ve yüzüme çarptılar ki acımasızlığın dibini görmüş oldum. Manen linç edilmekten kıl payı kurtuldum belki de. Tecrübeyle sabittir ki kıyafetlere laf demeye gelmiyor?

"Karışma" kelimesini karıştırdığımızı söylemeliyim. Ne anlama geliyor bilmiyoruz. Adamı uyarıyorsun "karışma bana" diyor. Uyarı ile karışma kavramları karıştırılıyor çoğu kez. Ancak herkes niyet okumakta usta, diyecek bir şey yok.

Peki, büyük soru şu: Kıyafetime kim karışır?

Modacılar?

Anne baba?

Arkadaş grubu?

Örf ve adetler?

Din ve gelenekler?

Her işimizin bir arka planı vardır? Bireyselcilik rüzgarıyla şişirilmiş nefislerin arzu ve heveslerinden taviz vermeyen nesillerin varlığı, dini ve ahlaki normlara dikkat edenleri rahatsız edebilir. İstediği gibi giyinen bu insanlar, bu senenin modasına uymuyorlar sanki. İstediği gibi giyinen bu gençler, arkadaş gruplarının etkisini hiç hissetmiyorlar herhalde. İstediği gibi giyinen bu hanımefendiler anne babasının taleplerini dinlemiyorlar mı acaba? İstediği giyinen bu kızlar/erkekler sevgililerin(!) arzu ettikleri gibi giyinmiyorlar galiba...

Daha ne diyelim...

"Din ve geleneğin etkisinde kalanlar da bir türlü "özgür olamıyorlar" canım... Bu hayat, senin kendi hayatı, ona ancak sen hükmedersin... Hangi çağda yaşıyoruz, ninemden kalma kıyafetler, vb..." gibi aşağılayıcı cümlelere maruz kalmış gençler, istemeseler bile, yakışmasa bile kaybetmekten korktukları şeyler adına kabul etmişlerdir belki de üstünde saçma duran elbiseyi.

Kıyafetin ölçüsü bellidir İslam dininde. Erkekler diz kapağı ile göbek arasını kapatılmalıyken hanımlar da el, yüz ve ayakları dışında tüm bedeni tesettürlü olmalıdır. Bu ölçülerden sonra kıyafetin şekli, biçimi, tarzı vb. her ne varsa bölgesel, yöresel, evrensel... Her neyse, ona göre giyecektir...

"Haya, imandandır" buyuran Efendimiz (sav) kimin imanı çoksa o daha hayalıdır, hayası çok olan bunu da tesettürü ile ispatlar demek istiyor, sanırım.

"Kıyafetime kimse karışamaz" diyenlerden bahsederken neden şu ayet zihnimin orta yerinde belirginleşiyor, bilemiyorum. "Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?" (Furkan Suresi 43. Ayet)

Ancak en güzel niyetlerimizle, "istediği gibi giyinen" sevgili gençlere şunu diyelim Rabbimizin kelimeleriyle: "Haddi aşan bir topluluk oldunuz(müsrif bir topluluk), diye vazgeçip Zikir'le (Kur'an'la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?" (Zuhruf Suresi 5. Ayet)