“Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...”

“Kaldırım” deyince, Necip Fazıl Kısakürek’in bu şiiri akla gelir, bir de İnegöl’ün kaldırımları tabi…

Kaldırımların bu kadar gündemde olduğu ve tartışıldığı başka bir şehir var mı, bilmiyorum.

Hele son günlerde, 7’ den 70’e herkesin dilinden kaldırımlar düşmez oldu.

Kaldırımları, esnaftan ve siyasilerden değil, Aykut Kuşkaya’dan dinlemek isterdim.

Sahi kimin bu kaldırımlar?

Kaldırımlar kimin için yapılır?

Sözlükler diyor ki; “Kaldırım, sokaklarda ve caddelerde yayaların rahat ve güvenli hareket etmesi için ayrılmış yoldur.”

Kaldırımın diğer adı; yaya yoludur.

Trafik terminolojisinde ise kaldırımın tanımı şöyle yapılır: “Karayolunun, taşıt yolu kenarı ile gerçek veya tüzel kişilere ait mülkleri arasında kalan ve yalnız yayaların kullanımına ayrılmış olan kısmına yaya yolu veya kaldırım denir.”

Bu tanım kaldırım tartışmalarını bitiren bir tanım aslında.

Kaldırım yayalarındır.

Kaldırım ne taşıtlara aittir, ne de gerçek ve tüzel kişilere.

Kaldırım kenarında evi ve dükkanı bulunanlar, darılmasın ama kaldırım üzerinde hiçbir hakları yoktur, mülk sahibi olarak…

Kaldırım kenarında evi olan; tabure atsın.

Kahvehanesi bulunan; sandalye atsın.

Dükkânı bulunan, tezgah atsın.

Peki, yayalar ne yapacak?

Yayalar için kaldırım yoksa, ya da yayalar kaldırımı kullanamazsa, ne olur?

Yayalar, taşıtla aynı yolu kullanmaya başlar.

İnegöl’de olduğu gibi…

Nerden biliyorum, İnegöllü olduğum için biliyorum.

Haddi zatında bunu bilmek için İnegöllü olmanıza gerek yok.

Çünkü Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, kaldırımdan yürümediğinizde sizin İnegöllü olduğunuzu anlarlar.

“Kaldırım varken yoldan yürüyen insan tipi” denince akla İnegöllünün gelmesi hoş bir algı değil bizim adımıza.

Kadınlarımızın, yoldan yürümek zorunda kalması, hepimizin ayıbıdır.

Bir taşıt kaldırımı, bir yaya da yolu işgal ederse; bu saygısızlık olur.

Halktan ya da esnaftan her hangi birinin kaldırım işgalini savunacağını zannetmiyorum.

İnegöl son günlerde iyice kaldırım işgallerini tartışır oldu.

Kent Konseyi Kadınlar Meclisi’nin girişimi ile Belediye, kaldırım işgaline karşı net bir uygulama başlattı.

Yıllardır devam eden alışkanlıklar sebebi ile kaldırım kenarında dükkânı olan esnaf da bu uygulamaya tepki gösterdi.

Esnaf sınırlı ölçülerde de olsa sattığı ürünü kaldırımda teşhir etmek istiyor.
En azından taşıtlara kapalı alanların istisna tutulmasını istiyor.

Derdim; Belediye ve esnaf arasında taraf olmak değil.

Ben bir yayayım ve yayaların hakkına bakarım. Yetkililerden sorumluluk, esnaftan da saygı beklerim.

Konunun iki tarafına da söyleyeceklerim var.

Kaldırım ihlal ve işgaliyle ilgili olarak 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu gayet açık.

Esnafa ve ekmeğine de saygım var. Ancak kaldırımda ürün teşhir edemediklerinde, ticaretlerinin zarar göreceği fikrine katılmıyorum.

Burası İnegöl. Büyük bir kentiz ama sosyal hayatımız kasaba gibi. Merak etmeyin, müşteri sizi de biliyor, dükkânınızın nerde olduğunu da…

Belediye’ye gelince; kamu uygulamalarının da sebep olduğu kaldırım işgalleri var. Bu işgaller de dikkate alınarak yasak, tüm şehri kapsamalı.

Çöp konteynırları, doğalgaz, telefon ve elektrik panoları, bankamatikler gibi bir çok yanlış uygulama kaldırım işgaline yol açıyor.

Esnafa uzanan şeriatın kılıcı, kamu kurum ve kuruluşlarına da uzanmalı.

En önemlisi de; İnegöl halkının bu karardan memnun olduğunu dikkate alalım.

Geç kalmış bir karar olarak görsem de İnegöl Belediyesi’ni bu uygulamasından dolayı tebrik ediyorum. Başkan Aktaş, esnafla da diyalogunu devam ettirerek kararlığını sürdürmeli.

Son sözümüz de Haydar CERRAH başkanlığındaki Kent Konseyi’ne.

Kent Konseyi bu çalışma ile göstermiştir ki; Kent Konseyleri etkin olduklarında Yerel yönetimlere büyük katkılar sağlayabilirler.

Ben hem İnegöl Kent Konseyi’nin girişiminin hem de kaldırım konusundaki duyarlılığımızın, Türkiye’ye örnek olacağını düşünüyorum.