İkinci yarıyıl başladı ve öğrencilerimiz de iyiden iyiye ısındılar derslere. Bu dönem performans ödevi olarak kitap tanıtımı yapalım, diye düşünüyorum. Zira böyle bir ödev, öğrencilerimin gelişimine katkı sağlayacaktır.

İlkin toplum karşısında konuşma imkanı bulacaklardır. "Çok Amaçlı Salonda konuşacaksınız" dediğimde korkular basıyor yüreklerini. "Hocam, herkesin önünde mi, yoksa sadece bizim sınıf mı? sorusu sürünerek dökülüyor dudaklarından. Verilecek her görevi yapabilecek kabiliyetteler ama biraz cesaret lazım genç yüreklere.

Not kamçısı ile birkaç fiske bile vurmaya bile gerek yok. Akıllı çocuklar, çıkış yolu olmadığını bildikleri için bir yolunu bulup anlatacaklardır. Bazılarının öncülük yapmaları lazım. Dili güçlü olanlar, sınıfta çekinmeden derse katılanları sıra başına yazıyorum.

Her şeyden önce edebiyat öğretmenlerinden bir örnek anlatım yapmasını talep ettiler. O da bir kitabın nasıl tanıtımı olacağını, bildiklerinden ve tecrübelerinden istifade ederek anlattı.

Bir kitapla nasıl tanıştınız?

Bir arkadaşınız veya öğretmeniniz ya da sevdiğiniz bir büyüğünüz mü tavsiye etti? "O kadar çok övdüler ki" diyeceğiniz kadar mı övdüler? Evet, okuduğum bazı kitaplar böyleydi. Mesela; Ali Ulvi Kurucu'nun HATIRALARI... Liseli yıllarda dersimize gelen hocamızı bir İstanbul ziyaretimde "toplatılmadan alın okuyun istifade edersiniz" demişti. "Ne toplatılmadan mı?" Hemen aldım ve on gün gibi kısa bir sürede okudum, okudum, okudum. Nice güzel insanı orada tanıdım. Birçok alim, şair, yazar, düşünce adamı hakkında ne değişik bilgiler. Yakın tarihin tozlu sayfalarını duygu seli ile birlikte okudum. Üç cilt bitti ancak altı yıldır dördüncü cildi bekliyorum.

Sınıfta herkes bu kitabı okuyordu ben de onlarda gördüm okudum, diyebilirsiniz. Bir dönemler Emine Şenlikoğlu eserleri ile İpek Ongun kitapları yarışıyorlardı sanki. Bir ara Halit Ertuğrul'un kitapları aldı başını gitti. Bir dönem Canan Tan, Nazan Bekiroğlu, İskender Pala... Bir dönem kişisel gelişim kitapları çok önemliydi. O bir dönemler bitmiş değil henüz...

Bazen kitabın arkasını okursunuz, etkilenirsiniz alırsınız. Best-seller yazar kitabın ön sayfasında. İkinci yüz bin yazar bazen. Etkilenirsiniz. Alır okursunuz. Bir de benim gibi kitabın isminden veya resminden etkilenirsiniz: O sene Kitap Fuarına kitap almak için gitmedim. Kültürlenmek için bulunmayacak bir atmosferdir fuarlar. Cebimde param ve kredi kartım yoktu. Stantları gezdim. Birçok yazar gördüm. Onlar da bizim gibi insanmış. Kitapları mıncıkladım, kurcaladım. Hiç birine gönlümü kaptırmıyorum. Ancak standın birinde "Aşk Kalbe Düşünce" isimli kitabın dış kapak tasarımı ve isminden etkilendim sanırım. Artık dayanacak gücüm kalmadı aldım.

Ardından konusu hayatınıza etki eden bir kitap olabilir tanıtacağınız. Kitabı hem okursunuz merak edersiniz hem de bitmesin istersiniz. "Evet, evet öyle" sözleri gelir öğrencilerin arasından. Beyninizin ortasında vızıldayan sözler aklınız meşgul eder. Kendinizi roman kahramanıyla örtüştürürsünüz. Onunla birlikte bakarsınız her yere. Onun gördüğü ve onun hoşlandığı her şeyi beğenirsiniz. Yazar kahramanını oluştururken sizin ruhunuza da dokunmuştur. "Ben de öyle yapmalıyım" dersiniz.

Doksanlı yıllarda "Minyeli Abdullah" isimli kitap vardı. Beyaz perdeye de aktarıldı sonradan. O kitaptaki kahraman Mısır'da bir kentten diğerine giderken namaz vakti geldiğinde otobüsü müsait bir yerde durdurmasını ister, şoför itiraz eder. Yan koltuktaki adam "ben Hristiyan'ım ama onu beklerim" dediğinde Abdullah'la birlikte dört beş kişi daha iner namaz için ve "Hay Allah razı olsun, senin sayende namaz kılacağız" derler. Onlara bir ders verir Abdullah.

Ve biz, delikanlılık çağını doya doya yaşayan üç beş genç roman kahramanı gibiydik artık. Otobüsler durdurulur ve namazlar kılınırdı. Çünkü namazın bereketini neler yaptıracağını Üstad Bediu'z-zaman'dan bilirdik biz.

İşte kitap tanıtımları böyle böyle devam edecek.

.