Adam uzun zamandan beri bir kitabı bu kadar kısa sürede bitirmenin tadını yaşıyordu. Eskiden kitap okumayı o kadar sever ve öncelerdi. Son yıllarda sosyal olayların takibini yaptığı gazete ve dergiler meşgul ediyordu dünyasını.

Bazen gezerek okurdu, bazen de okuyarak gezerdi. Zaman zaman arasındaki fark düşünmedi değil. Hatta öğrencilerine bile sordu aradaki farkın ne olduğunu. Ha Ali-Veli ha Veli-Ali deseler de bir farklılık yakalamak gerekiyordu. O vakit şöyle bir çıkarımda bulunmuştu. "Okuma" eylemini önemserseniz "gezerek okuyor" dersiniz, ancak "gezmek" eylemine odaklanırsanız "okuyarak geziyor" dersiniz. Çok da önemli değil şimdi bunlar.

Meth ü senasını çok zamandır duyduğu kitaba sıra gelmişçesine dolabından aldı. Bir öğle sonrası başladı sayfalarını çevirmeye. Evet, kitap emanetti ama önemli satırların altını çizmeden edemiyordu. Kitabın kıyısına köşesine notlar düşüyordu. George Orwell isimli yazarın diğer kitaplarını da biliyordu okunma sırasında bekleyen.

Konusunun ilginçliği kadar dili de akıcı idi. Kitap bir tercüme olasına rağmen sarıp sarmaladı zihnini. Arka kapak yazılarındaki "reel sosyalizm" eleştirisi olan bu roman, ibaresine uygun bir konu.

İnsanların yönettiği bir çiftlikte hayvanlar, yapılan uygulamalardan rahatsız olurlar ve başkaldırırlar. "Beylik Çiftliği" yerine "Hayvan Çiftliği" diye tabelayı değiştirirler. Domuzlar, çiftliğin idaresine geçerler. Zaten eleştiri de buradan başlar. Domuz gibi bir hayvanı idareci olarak atayan yazar sistemin nasıl olacağını, nereye vardıracağının ipucunu vermiş oluyor.

Adam, hayvanların insanlar gibi düşünmelerini başta yadırgadı. İnsanların kurduğu bir çiftlikte hayvanların insanlar gibi yaşamaya çalışması da uyumsuzluğun bir kaynağı olacağı bilmemek zor değildi. Zaten verilmek istenen mesaj da bu olsa gerekti. Başka bir sistem, başka bir kültür; başka bir kültürde yetişmişlere uygun düşmez. Zorlama bir takım yöntemlerle, ite kaka bir şeyler yapmak mümkün olabilirdir lakin o da nereye kadar...

Koca Reis denilen kır erkek domuz, o ilk toplantıda hedeflerini anlatmıştı hayvanlara, hayallerinden bahsetmişti heyecanla bakanlara. O öldükten sonra hazırlıksız başlayan ayaklanma nasıl olduysa başarıya ulaşmıştı. Birbiriyle didişen iki domuzdan biri, diğerini çiftlikten kovulmasını gizli yetiştirdiği köpekler vesilesiyle sağlamış ve onu hain düşman ilan etmişti.

Adam, burada bir çıkarım yaptı kendince: Demek mi yeni bir sistem kurarken esaslı bir düşmana ihtiyaç vardı. Hatta düşmanlarla işbirliği yapmış hain düşman daha iyi iş görürdü. Tüm dikkatleri toplamak ve tüm suçları üzerine yıkmak için birebirdi. Kaçan domuzun ne olduğunu net olarak öğrenemedi ama ne işlere yaradığını tek tek okudu.

Büyük domuz da başlarda hep birlikte konulmuş yedi ilkeye sıkı sıkıya bağlı idiler. Çitflikte yüksek bir yere astılar. İngiltere'nin Hayvanları isimli şarkıyı devrimlerinin işveli nağmesi olarak kabul ettiler.

Adam, bir çıkarın daha yaptı: Bir toplum için değişmez ve herkesin ortak katkısıyla ana ilkeler koymak gerekir. Musa (as)'ın getirdiği on emir gibi onların da yedi ilkesi işte burada asılı idi. Bir de toplumsal heyecan için bir marş yazılımı. Nasıl ki Türk milletinin Kurtuluş Savaşı ruhunu ve heyecanını veren İstiklal Marşı varsa hayvanların da "İngiltere'nin Hayvanları" marşı vardı. Hayvanlar seve seve her yerde söylüyorlar ve kendi benliklerini ve ayaklanmayı hatırlıyordu.

Kitabın arka yüzünde Stalin dönemi ve yaptıkları vurgulanıyordu yani simgeleniyordu dese de başka devrimleri de gözden geçirmeden edemedi adam.

İnsanın yönettiği bir toplum korkusuyla hainlerin korkusu birleşince yeni felsefeler gelişiyordu: "Dört ayak iyi, iki ayak kötü" sloganını bir marş edasında söylüyorlardı. Lider domuz adına söylenen övgü dolu sözler, lider domuza karşı girişilen suikast, düşmanı olana benzemenin yasaklanmasının kaldırılması (insanlar gibi yatakta yatmayacak, elbisegiymeyecek vb.) olur olmaz zamanlarda kutlamaların ve eğlencelerin düzenlenmesi, diğer hayvanların kutlama ve eğlencelere alınmaması ve her olayı çok çabuk unutan ve hemen ikna olan bir hayvanlar topluluğunun olması, adamı, kitabın işaret ettiği bir kişi ve zamanda daha öte, genel ilkeleri düşünmesine yol açtı.

Islah edildiğinde daha iyi olacak bir sistemin bozukluklarını abartarak, zorlayarak, kaşıyarak, mevcudu yakmak yıkmakla sonuçlanan noktalara varılmaya çalışılması, hiçbir şey olmasa da içinde art niyet taşıyor hissine yöneltiyordu adamı.

Adam okuduğu bu kitabı, bazı arkadaşlarına özellikle tarihle ilgilenen, tarih bilen dostlarına tavsiye ediyor, zihninde oluşturduğu kanaati tartışmak istiyordu.