Zaman zaman gündemin yoğunluğundan hangi konuyu seçip yazalım diye seçim konusunda tereddütler yaşarken, bu hafta gündemsizlikten pek de dile getirebilecek konu bulamadım açıkçası. Ben de ne yaptım? Günümüzün en büyük nimetlerinden sosyal medyadan faydalanarak "ACABA BU HAFTA NE YAZSAM" diye sosyal medyadaki takipçilerimden yardım istedim.

Bu, hem fikir bulmama yardımcı olabileceği gibi hem de direk hedef kitlemin sorunlarını dile getirebilmenin güzelliğini sundu bana. Aynı zamanda okurumla interaktif bir köprü de kurdu. Pekü; Acaba İnegöl halı nelerin medyaya yansımasını istemiş derseniz, umuma açık olarak fikir beyan edenlerin dışında özel mesajdan gönderilen bir konu ile başlangıç yapalım derim.

İnegöl'ümüzde yaşanan ve 2 kişinin ölümü ile sonuçlanan elim bir iş kazası ile başlayalım diyeceğim lakin hadisenin yargıya yansıması nedeniyle konu hakkında yorum yapmak yasal olarak sıkıntılı. Bu konuyu ancak genel olarak ele alabilirim . Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tehlike sınıfları listesine göre, ahşap mobilya sanayii, "TEHLİKELİ İŞLER" statüsüne girmektedir.

Yasa derki: Topla işçilerini yemekhaneye yada toplantı salonuna, onlara " İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi" ver! Sonrasında gerekli ekipmanları da dağıt (çelik burunlu ayakkabı, kulaklık v.b.) ve zimmetle. Peki sonrası? Sonrası işçi o ayakkabıyı 2 gün giyer 3. Gün unutur yahut giymez. Denetmenler birkaç kez işletmeye uğrar, çay içer gider.

YASAK SAVILMIŞTIR. Herkes sadece kanuna uygun davranıldığı hissinin ve kendine düşenin yapıldığının hissinin rahatlığına kapılıp hayatına devam eder. Taaaki bir işçi ölüp yada sakat kalana dek bu döngü devam eder.

Sonrası... Diğer bir takipçim emeklilikte yaşa takılanlardan. Sürekli gündeme getirin lütfen bu konuyu diyor. Gündeme getirmeye gerek yok. Emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını çözeceğini söyleyen bir çok parti var. Seçimlerde onlardan birini tercih et! İşin çözülür.

Tıpkı emeklilere 1000 lira bayram ikramiyesinin oy korkusuna getirilmesi gibi :=) Kadim dostum güzel dilimizin kurallarına riayet etmemi istemiş. -Dostum ben konuştuğum gibi yazıyorum ki öyle anlaşılsın. -Böylesi daha samimi :=) Tasarımcı bir dostum: "seçimlere kadar ağaç işlerine asfalt atılsın, köstebek yuvası gibi" demiş.

Ülkeye 15 yılda 20 bin kilometre bölünmüş yol yapıp, iş İnegöl'e geldiğinde, 15 bin sefer şikayet edildiği halde asfaltı yapılmayan o bölgenin işini kimse çözemez. Zira o partiyi 3 kez biz seçtik :=) Unutmadan o bölge de işletmesi olan ve partide yöneticilik yapan kişiler de var :=))

Diğer bir takipçim ise: "KADININ BEYANI ESASTIR" yasal zamazingosunu irdelememi istemiş. O'na ise yanıtım: "Bir kadın erkeğe vuruyorsa, erkek suçludur. Bir erkek kadına vuruyorsa yine erkek suçludur" diyor ve kenara çekiliyorum.

Kadim bir dostum: "Devlet ile hükümet arasındaki fark nedir?" demiş. Temel olarak hükümetler geçici devlet ise daim ve de kaimdir. Ancak dostumuzun siyasal fraksiyonu göze alındığında, mevcut hükümetin devlet gibi davrandığı kinayesini ima ettiğini de düşünebiliriz.

Dostuma bu konuda yüzde 50 katılabiliyorum. Son olarak da, makro iktisat dersinden anlamayan kızın kafayı yemesinden, delirmesinden , bahsetmemi isteyen dostuma ise tavsiyem: "Elin oğlu diplomana değil yaptığın pilava bakar" demek istiyorum. Yazımı kaleme alırken bir dostumda "Ofisime gel, çay hazır" dedi. Şimdi ben çayımı içmeye giderken sizler de sevgi ile kalın :=)