Derin Tarih dergisinin Kudüs'le ilgili sayfalarını okurken geçen hafta dinlediği "Kudüs" konulu seminer aklına geldi. Sonra cep telefonun çıkardı, paylaşılan mesajlara baktı. Yağmur gibi Kudüs ile ilgili bilgileri paylaşılmıştı gruplarda.

Çayını yudumlarken burnunu üzerine düşmüş gözlüğü düzeltti. Ve okulunu ortasındaki boş alana baktı. Bu koca okulda Kudüs'le ilgi ne yapılabilirdi, diye düşündü. Çünkü mesajların birinde Kudüs sokağı kurulabilir, bir Kudüs bilinçlenmesi yaşatılabilirdi.

Sınavların sırtlarına vurmuş olduğu yükten gayrisine hamallık yapmayacak kadar daralmış öğrencilerin mat renkli dünyalarına bir çıkış, bir sorumluluk da bahşedebilirdi KUDÜS. Kudüs'ü düşünen öğrencilerini bilmek istedi. Okullarda Kudüs'le ilgili bir bilinçlendirme olmazsa hangi öğrenci içinde yaşadığı dertlerden başını kaldırıp da etrafına bakabilirdi.

Sonra Cumhurbaşkanının "ABD, İsrail'in başkentinin Kudüs olmasıyla ilgili kararını açıklayacağı ile ilgili duyumlar aldığını beyan eden, konuşmalarını dinledi. KUDÜS, KIRMIZI ÇİZGİSİDİR MÜSLÜMANLARIN, dedi. Kırmızı kandır, al bayrağın üzerindeki gibi. Kıyamet Savaşında dökülecek onca kan gibi, diye düşündü.

Filistin halkının yaraları kanarken, İsrail'e yönelik böyle bir kararın alınması sadece uluslararası hukuk ihlali değil aynı zamanda insanlık vicdanına da vurulmuş ağır bir darbedir." diyen Reisi heyecanla dinlemişti haberlerde. Müslümanlar onu kendilerine doğal bir lider gibi görüyordu.

Batı dünyasının kendisine düşmanca tavırlarına rağmen o herkesten çok çalışıyordu tüm Müslümanlar ve dünya insanları için. Tarihin Türk milletinin sırtına yüklediği misyonu biliyordu. Düşen, düştüğü yerden kalkardı. Bunları düşündü çayı yudumlayan adam ve bunu insanlara nasıl anlatabilirin cevabını arıyordu?

İnsanlara Kudüs meselesini anlatmak istiyordu. 400 yıl Osmanlı idaresin altında huzurlu günler geçiren Kudüs, tüm inanç sahiplerine ev sahipliği yapmıştı. 100 yıldır, işgal altındayken kan ve gözyaşlarıyla sulanmış topraklara kara günler doğdu. Şimdi İngiliz generalinin Kudüs'e girdiği günler de ABD başkanı Kudüs'te en tehlikeli kararı açıklamıştı.

Biz dediğimiz yapıyoruz, aldığımız kararları günü geldikçe uyguluyoruz demeye getirdikleri böyle zayıf senaryolarla işgal politikalarını yaymaya çalışıyorlar.

Bunları okudu gazetelerden. Sonra kantinde yudumladığı çay bitmek üzere iken Ortadoğu'ya yapılan silah sevkiyatını düşündü. DAEŞ için diyerek yığılan bilerce tır silah ne işe yarayacak belli oldu sanki. İsrail'in koruması için satılık adamlarına verecekleri silahlardı onlar.

En büyük hamle kimden gelebilirdi Türkiye'den. İşte o silahlar Türk milletine dayatılmış olacaktı. Korkulacak bir şey yoktu. Rahman olan Allah Kitab'ında zaten açıklıyor bunu.

"Sizin için insanlardan en şiddetli düşman Yahudilerdir." Kendi nefislerinden uydurdukları kutsal (yesinler kutsallığını) inançlara göre Büyük İsrail'i kurmak istiyorlar. Tabii petrol sevkiyatı, yer altı ve yer üstü zenginliklerine sahip olmayı hiç bahsetmiyorlar.

Allah'ın (cc) dediği gibi, "onlar biz insanların ıslahı için çalışıyoruz, derler. Halbuki onlar ıslah edici değil ifsad edicidirler." Dünya milletlerine insan hakları, demokrasi pazarlayan bu zihniyetin insanlığın vicdanına nasıl büyük yaralar açacağını biliyordu.

Bu gün Kudüs cuması ve artık daha çok sahip çıkıyordu Kudüs'e...