Tartışmalara yol açsın diye yazmıyorum ama tartışılabilir de. İnsan aklı birbirine yakın şeyleri kıyaslamaya yatkın bir mahareti vardır. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı vesilesi ile birçok konuşmalar yapılırken 15 Temmuz Şehitleri de anıldı.

Cumhuriyet tarihimizde devletimiz birçok lider gördü. Ancak milletin hafızalarında derin izler bırakanların üzerinde çok farklı düşünceler gelişmiştir. Sevenleri olduğu gibi eleştirenleri de vardır. Uyduran ve abartanlar olduğu gibi küçük gören ve yerin dibine batıranlar da vardır.

Aşırılıklara bulanmış militarizm kokan duyguların esiri olmadan doğrunun peşinden giden araştırmacı zihinlerin tutumu farklı olacaktır ve olmalıdır. Ha, çok yönlü ve geniş olay yelpazesi üzerinden konuşuyorsak tartışmalarınız bitmeyecektir.

Sevenler sevdiklerine yüce anlamlar yüklemelerini anlamak gerek deyip devam edelim. Dün akşam değerli hocam Abdülvasi Duran'la yolculuk yaparken 15 Temmuz'u konuşuyorduk. Dudaklarından "o kurucu liderse bu da kurtarıcı lider" kelimeleri döküldüğünde müsaadenizle bir başlık olarak kullanmak istiyorum bu iki kelimeyi dedim.

Malumunuz olduğu üzere kimlerden bahsettiğimizi biliyorsunuz.

16 Temmuz sabahı bambaşka bir ülkeye uyanmamak için Çanakkale sırtlarında, "size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" diyen sesin kan kardeşi olan bir söze kulak verdi bu millet. O ses, "Milletimizi meydanlara davet ediyorum, havaalanlarına davet ediyorum. Milletin üzerinde başka bir güç tanımadım bu güne kadar" diyordu.

Birbirinden çok farklı yetişen iki insanın, vatan millet konusunda sarf ettiği sözlerin yakınlığı üzerinden kıyaslamalar yapmak ve bir birliktelik sağlamak ne kadar mümkün bilemem. Lakin şunu biliyoruz ki Osmanlı Devletini nasıl kurtaralım dendiğinde dört tane fikir belirmiş aydınların kafasında: Osmanlıcılık, İslamcılık, Turancılık ve Batıcılık.

Birbirine zıt fikirlerle aynı memleketi kurtarmak mümkün müdür? Zannetmiyorum. Birileri, gelecekle ilgili kurduğu hayalleri veya birilerinin vaatleri üzerinden geliştirdikleri ezber cümleleri söylemiş olabilir. Diğerleri de milletin içinde bulunduğu hali, milletin ruh karakterini bilip milletin bunca yıldır bayraktarlığını yaptığı ideallerin çerçevesinde fikir beyan etmiş olabilir.

Evet, sonuç kurucu ile kurtarıcı kıyaslaması yaparken birini ölçü alıp diğerini onun yaptıklarına yakınlığı nispetinde değerlendirmek. İşte insanlar burada farklı tutum içine girer. Günümüz insanları, duydukları ve okudukları bir kurucu ile şahit oldukları bir kurtarıcı kıyaslaması yapmak durumdadır.

Vaktin tadını çıkarmak isteyenler, kurtarıcının vaktinde, onun devrinde yaşamaktan memnundurlar. Başımızda ses ve yürek karakteri bakımından atalarına benzeyen dik duruşlu kurtarıcının kıymetini bileceklerdir. Millet kendine hizmet edeni bilecektir.

"Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz" diye kurulan cümleye yakın "Yarın Başkanlık sistemine geçiyoruz" diye bir cümle duysa kulaklarımız "Yaşasın Başkanlık" diye haykıranlarımız çıkar mı acaba? Vakti yaşayanlar belki bunu da duyarlar.

Yaşadığın çağda batı ülkelerinde gördüklerini bir bir ülkesine taşıyan kurucunun gösterdiği ilkeleri takip ederek; yaşadığı çağda batı ülkelerin kendi milletlerine layık gördüğünü kendi milleti için talep eden kurucu da alkışlanmaya layık değil midir?

"Millet olmasaydı ne polis bir şey yapabilirdi ne siyasiler ne de kurtarıcı" diye bir itiraz geçiyorsa içinizden, cevabı benim zikretmeme gerek var mı? Zaten vicdanınız "millet fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir" cümlesini hatırlayacaktır.

Bu ve bunun gibi kıyaslamalar devam eder ancak önemli olan bıçak sırtında yürür gibi cümle kurmak maharet ister. Doğruca kıyaslamak, tarafsız olmak olmaz sağlamca bilmek ve adil olmak gerekir.