LİDERİN ÖLÜMÜ

İtiraf etmeliyim ki bir 10 Kasım yazısı olsun istemedim. Ancak tüm zamanların yazısı olsun, geleceğe kalsın ve okuyan birilerine bir değer katsın.

İnsanın güçlü benliği, başka bir insanın sözü altına girmesine müsaade etmez genellikle. Bir insan belki de sadece Yüce bir güç karşısında boyun büker. Acizlikle boyun bükmelerin yanında inanmışlıkla teslim olmalar da vardır. Bunlardan biri Allah'a yönelik diğeri de beşere yönelik gibi kaba bir sınıflandırma yapmayacağım.

Kaç insan gerçek bir liderin ardından gitmiştir? Neden ona gerçek bir lider demiş ve neden bunca yüksek vasfı ona yüklemiştir?

Biz insanoğlu yaratıldığımız gibi hem bedenen hem de ruhen aynen kalamıyoruz. Bu mümkün de değil zaten. İçinde yaşadığımız kültürel ve sosyal ortam, yaratılışımızdan getirdiğimiz özellikleri törpüleyebiliyor. Törpülüyor dediğime bakmayın bazen de geliştirdiğini itiraf etmeliyiz.

Tarihimize baktığımızda hangi liderlerin yönetimi altında nasıl yönetilen bir millet olduğumuzu görmüş oluruz. Biz sevdik mi adam gibi severiz liderimizi, onun gölgesinde başarılardan başarılara koşarız. O milletin güvenli bir limanı gibidir. Sıkıntılı günlerin yol gösterici rehberidir.

Liderler, kendilerine bahşedilmiş ileri görüşlülük, sabırlı davranış, yılmaz mücadele azimleriyle devletin ve milletin başındaki dertleri ve düşmanları savuşturur. Bir fikrin, bir davanın bayrak direğidir lider. O dik durdukça bayrak dalgalanacak ve dava yere düşmeyecektir.

İnsanların bir lidere bağlanması için onunla aynı çağda yaşaması gerekmiyor. Tabii yaşamış olsalar, onlarlar silah arkadaşlığı yapsalar, aynı yolları yürümüş olsalar, aynı yağmurların artında ıslansalar, aynı endişeyi birlikte söze sohbete konu etseler iyi olur amma bu her zaman mümkün olmuyor, malum.

"Şeyh, uçmaz müridi uçurur" diye bir söz vardır hakikatin yansıması gibi görünen. Sevenler, sevdiklerinin gerçekliğini yaşayamazlar. Onu yüceltirler, büyük vasıflarla anlatırlar. Adolf Hitleri tuvaletten çıkarken gören bir Alman askerinin intihar ettiğini duymuştum vaktinde. Lideri öldüğünde dünyanın sonu geldiğini zanneden koca yürekli adamlar vardır tarihimizde. "O'nsuz bir dünya istemiyorum" diyerek ölüme kucak açanlar da vardır.

Lidere duyulan güçlü bağlılık, sevgiyle pekiştirilebilir. Sevgisi gönülleri kapladı mı, kopar koparabilirsen. Hele ki ardında güçlü bir inanç da yatıyorsa başını koparsan ayrılmaz ölümüne bağlanmıştır. Liderin batıl bir dava gütmesi ya da Hak bir dava gütmesi de önemli değil bir yerde... İnanmışlık her şeyin üstünde bir haldir.

Bu cümlelerin bir arka planı vardır ve ona dayanarak bu çıkarsamaları yapıyorum. Okuyuculardan bazıları itiraz edebilir. Ben örneklerimi sıralayayım. Peygamber Efendimiz (sav)'in liderliğine inanan sahabe efendilerimizin sadakatlerini tarihin şanlı sahifelerinde okuyoruz. Savaşta O'nun (sav)'in önünde etten ve kemikten bina oluşturmuşlardı.

Ahlat kalesinden sapık inançlar geliştiren ve sadık köpeklerine haşhaşi denilen Hassan Sabah'ı da anmak gerek. Fedailerine neler yaptırdığını okuyabiliyoruz. Çağımızda FETÖ'nün aynı yöntemi kullandığını her birimiz biliyoruz.

Oğuz Kağan'a millet olarak yüklediğimiz onca üstün vasıflar var ki "acaba insan mı? diyesimiz gelir. Eşlerine kutsallık yükleyip doğan çocuklarına da kıymet vermişiz. On beş devleti yıkılsa da on altıncı devletini kurmaktan yüksünmeyen Türk milleti devletin de liderin de ne olduğunu bilmektedir.

Parçalanmış milletin toparlayan, yeni ufuklara taşıyan, kendi kadim değerlerini çağdaş modern dünyanın karşısında korumasını bilen liderlerimizi hakkıyla tanıyıp, gönül rahatlığıyla ardından gitmeliyiz, diyoruz. Zaten kurucu liderler, diğerlerinden farklı olduğunu her vakit hissettirirler. Milletiyle bütünleşirler ve onların yapmak istediğine bazen de olması gerekeni göstererek öncülük yaparlar. Onları unutmak yanlış olduğu gibi onları hatırlamak için vakitler ayırmalı ve hatta onunla aynı devirde yaşanıyorsa kıymetini bilmek gerekir vesselam..