Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'a sonsuz hamdu senalar, O'nun kutlu nebisine verdiği nimetler ve faziletler adedince salat- selam olsun.

Geçen haftaki yazımızda Ruh- beden-nefis ile iman- ibadet- ihsan üçlemeleriyle bağ kurarak Cenabı Hakkın, "hakikat yolcusuna nasıl bir denge" kurduğunu izah etmiştik. Allahu Zülcelal Hazretleri mana ile madde arasında mükemmel bir etkileşim kurgulamıştır. Bu derinlik "Hikmet" ile ancak kavranabilir.

Nefis, ruha ulaşma gayretinde olduğunda 'hikmet kapısı' kendini gösterir. Nefis terbiye edilmeye muhtaçtır. Onu terbiye ise içine hapsedildiği bedenin üzerinden olacaktır. Bedensel konforumuza yaptığımız yatırım nefsi semirtir.bu kapıdan uzaklaştırır.

Nefsin istek ve arzusu, ruhunun frekansıyla uyuşmaz. O yüzden bedenin lezzet ve arzularını, ruhun ihtiyaç ve arzularıyla uzlaştırabileceğin frekans aralığına getirmeliyiz.

ZİKRULLAHTAKİ LEZZET KALBİ TATMİN EDİYOR

Tam da burada bir ayet bize yardımcı olacaktır. "Kalpler ancak Allah'ı zikretmekle mutmain olur" (13/RA'D-28) Ruhun merkez mahalli kalptir. Dilin ve kalbin Allah'ın zikriyle meşgul olması kalbi rahatlatıyor.

Tabir caizse kaynak Allah Teala'dır. Ruhun enerjisi Allahtan gelmiyor mu? Kaynak Allah Celle celaluhu değil mi? Hz. Adem'in ruhu Cenabı Hak'tan bir nefesle olmadı mı? Kalbin ve ruhun tatmini Allah'a dönmekle yani O'nun kitabını okumakla, O'nu tesbih ve zikretmekle olur.

Nefsimizi zorlamadan kalp tatmin olmayacaktır. Onu kanaate alıştırmadan, paylaşmayı sevdirmeden, aç bırakmadan, rezil olduğunu kabul ettirmeden hikmet kapısından geçemeyiz.

"Maddenin perdelerini yırtmayana, mananın perdeleri hiçbir şekilde görünmez" (Hikmet, Fütühat-ı Seyyid Muhammed Ruhi shf,37)

Bebekler gibi her şeyi isteyen yapıdaysan, o da benim şu da benim...

Önündeki engelleri aşmadan ana yola çıkamayacaksın, çıkmaz sokaklarda kendini helak edeceksin.

VAZGEÇMEYİ BİLMELİSİN.

Aklını tatmin etmekteki meşguliyetin seni kalbinle ilgilenmene mani oluyor. Her şeyi bilmek farkında olmak insanı kurtuluşa erdirmez. Kuran'ı Kerimde İsrail oğullarından çok yerde bahsediliyor.

Dikkat ederseniz peygamberlerine yaptıkları eziyet, bahaneler üzerine kurulu hayat tasavvurları, nefislerine aşık tavırları tasvir ediliyor. Bilmek yetmiyor, bahaneler bizi kurtarmıyor, aklına takılıp kalmak seni sonuca ulaştırmıyor.

Allahın emir ve yasakları nefsine diz çöktürme üzerine kurulu fark ettin mi?

Neden sabahın görme özürlü vaktinde kalkıp namaza durman gerekiyor?

Neden sevdiklerinden infak etmen gerekiyor?

Neden bağışlamak, affetmek en büyük salih ameller arasında geçiyor?

Neden sabırla ibadetlere devam etmen emrediliyor?

Maddeden manaya geçebilmen için kardeşim..

Ama bilmek yetmiyordu değil mi?

Dünyaya talipsen dünyayı alırsın. Ötelere talipsen ruhunun sesiyle harekete geçersin.

Muhabbetle kalın..