Öncelikle, mektubumu yazmaya başlarken şunları söylemek istiyorum. Ben bu mektubu Tanzimat'taki gibi ne sanat için ne de toplum için yazıyorum, bu ödevi sadece siz dediğiniz için yazıyorum. Bu yüzden bu mektubu okurken benden bu mektubun içinde Ziya Paşa'nın Terkib-i Bendindeki gibi atasözü misali cümleler kurmamı beklemeyiniz.
Ayrıca benim bu mektubum, edebiyatımızda "İntibah" , "Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat" eserleri gibi benim için de bir İLK. Ben de ilk defa mektup yazdığım için adeta Şinasi gibi ilk defa noktalama işaretlerini kullanıyor gibiyim. Mektubum ismi geçen eserler gibi teknik yönden kusurlu olabilir. Bu yüzden, mektubumu okurken bu hususlara dikkat ederek değerlendirmenizi istiyorum.
Benim bu mektubumun konusu ne Doğu-Batı çatışması ne de eski-yeni tartışması yapmak değil. Ayrıca burada hürriyet, adalet, eşitlik gibi şeyler yazarak isyan çıkartmak gibi bir amacımda yok. Gerçi yazsam da siz bir Abdülhamid Han kadar müstebit ve mütehakkim değilsiniz. Fransız edebiyatı, romantizm, realizm, klasisizm gibi şeyler de benim bu yazacaklarımı pek de etkilemez.
Ben nereden bileyim klasisizmin akıl ve sağduyunun önemli olduğu bir akım olduğunu. Eski ağır lisanı istimal etmek bence daha makbul. Lakin ekser nasın ezhanı bu kelimattaki derin meanii idrake kabil değil. Nitekim yeni lisanı eski lisana nisbeten mezheb-i racih konuma getiren ve Tanzimatçılar arasında eski-yeni lisan tartışmasını başlatan da onun bu hasiyetidir. Mektubum belki bir Tercuman-ı Ahval gazetesi veya Tanzimattaki sair gazeteler gibi tesirli değil. Zaten benim de sizi o mezkur gazeteler gibi "etkileme" amacım yok.
Bu mektubumu uzatmaya çalışırken adeta Muallim Naci'nin Recaizade Mahmud Ekrem ile mücadelesinde zorlandığı kadar zorlanıyorum. Benim bu yazım belki göz için kafiye, kulak için kafiye gibi büyük mevzuları anlatmıyor fakat söz sanat için de yazılsa toplum içinde yazılsa yazılması zor. İsterdim ki bir sayısalcı olarak Servet-i Fünun başlığı altında fenni meseleler yazayım fakat ders edebiyat olunca mecburen yazıyı edebi bir mektuba, meseleye dönüştürüyorum.
Bence her şey bu yazının konusu olabilirdi ama sizin dersinizin baskıları yüzünden sadece Tanzimat, Servet-i Fünun gibi konular işlemekteyim. Bence bu mektubun en kusurlu yönleri dil ve üslubu olacaktır. Çünkü "Ödev not içindir" anlayışıyla yazdığım için cümlelerim-bir Servet-i Fünuncu gibi- abartılı, anlaşılmaz bir dil ile süslü, yapmacık bir söyleyişe sahip olabilir. Neyse hocam, lafı çok uzattım "Hac Yolunda" yazılmış bir esere benzedi. İnşallah bu mektup, Halit Ziya yazmış gibi teknik yönden iyi, tekdüze bir yazı değildir. Eğer sürç-ü lisan ettiysem affola....

Ömer Said DOĞRU