Herhangi bir insan kaza geçirip kendisine bir şey olmamış ancak arabası hasar görmüş ise genellikle kendisine "gelen mala gelsin cana gelmesin" deriz.Çünkü malın telafisi mümkündür ancak giden canı geri getirmek mümkün değildir.Fakat mal mülk de tabii ki önemsiz değildir.Çünkü atalarımız "mal canın yongasıdır "demişlerdir.O nedenle mal ve mülkün zarar görmesi de herkesi üzer.

Dünya bir imtihan dünyasıdır.Sadece dünyalık tarafından konulara bakmak bizi doğru sonuca götürmez.Başa gelen sıkıntıların ve musibetlerin aynı zamanda birer imtihan olduğunu da unutmamak gerekir.Bu imtihana inanmak demek sıkıntılar karşısında çaresiz durmak anlamına gelmez.

Yüce Rabbimiz insanı bazı şeylerle imtihan ettiğini bize bildirmektedir:" Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele."(Bakara,155).

Tek dünyalı olanlara bunu söylediğiniz zaman sizi kadercilikle itham edip alay ederler.Oysa çift dünyalı (Dünya-Ahiret) olanlar her konuya çift bakarlar.Yani sıkıntı varsa o sıkıntıdan alınacak dersler de vardır.Bir ağaç misali gibi.Ağacın kar,kış ve fırtınadan sonra meyveleri tatlı olur.Başından kışın ve fırtınanın geçmediği bir meyve ağacı var mı?

Müslüman kadere de inanmanın verdiği huzurla şu ayetlere inanır:" Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır"(İnşirah,5-6).Ve Müslüman bilir ki bir bina ne kadar büyük olursa pencere sayısı da o derece çok olur.Yani sıkıntılar büyük olursa çözüm yolları da çok olur.

Tarih boyunca kafirlerin Müslümanlara uyguladıkları değişmeyen metotlardan birisi de kuşkusuz boykot/ambargodur.Hz.Peygamber (sav) döneminde de müşriklerin 3 yıl boyunca Müslümanlara uyguladıkları bir metottu.Hatta o dönem boykotu daha katı ve daha acımasızdı.Müslümanların bulunduğu mahalle abluka altına alınmış hiçbir yiyeceğin girmesine izin verilmemişti.O dönemi okursanız çok dramatik anektotlara rastlarsınız.Sütü kurumuş anneler,ağaç kabuklarını yemek zorunda kalanlar yerde bulduğu bir deriyi suda ıslatıp yiyenler v.b.

Dünyada hiçbir şey bitimsiz değildir.Her şey bir gün son bulur.Bolluklarda, darlıklarda bir gün biter.Belki bugün olmaz ama bir gün olur.

Yaşadığımız şu günlerde Büyük Şeytan Amerika bize böylesine bir boykot/ambargo koymak istemektedir.Bizleri açlık ile hizaya getirmek istemektedir.Büyük Şeytanın bu niyeti sadece bir papaz meselesi değildir.Onlar zaten bizi sevmezler.Kurban olduğum Kur'an bize her konuda olduğu gibi bu konuda da bilgi vermektedir:" Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar..."(Bakara,120).

Bizlere düşen görev sıkıntı günlerinde çözüm arayarak sabretmektir.Sıkıntıları avantaja çevirip gereken dersleri almaktır.

Orta yaş ve üstünde olan kardeşlerimiz hatırlarlar.Yetmişli yıllardaki Türkiye'nin içine düştüğü darlık ve kuyrukları unutmak mümkün değildir.Tüp,yağ,şeker,benzin v.b. kuyruklar hala zihnimizde canlılığını korumaktadır.İlaçların bulunmadığı günleri unutmadık.

O günleri anlatan bir karikatür hala gözümün önündedir.Karikatür şöyleydi:"Bir evin balkonunda karı-koca etrafı seyrederler.Evde yağ ,şeker,kömür,v.b.hiç bir şey yok.O arada bir cenaze gitmektedir.Ölenin hanımı cenazenin arkasında şöyle ağıt yakmaktadır:

-"Bey! Bey! Nereye gidiyorsun?Gittiğin yerde yağ yok, şeker yok, kömür yok..."

Bu sesi duyan balkondaki adam hanımına şöyle der:

-Hanım!Hanım!Galiba cenazeyi bizim eve getiriyorlar."

O günler geride kaldı.Bolluk dönemleri,ardından tekrar ekonomik krizleri defalarca yaşadık.İnşallah bu sıkıntılı günler de geçecektir.Yeter ki sabredelim ve moralimizi bozmayalım.

O nedenle "Dağ ne kadar yüksek olursa olsun güneş mutlaka doğacaktır.Dağın yüksekliği belki güneşin doğuşunu bir kaç dakika geciktirebilir ama doğmasını engelleyemez.

UNUTMAYIN:Allah, Amerika'dan büyüktür.Öyleyse Allah var gam yok.