Bedenimizin temel gıda maddelerinden ekmeğe ve suya ihtiyacı ne kadarsa ruhumuzun da namaza olan ihtiyacı o kadardır. BahaeddinNakşibend 'e sordular: "-Bir kul, namazda nasıl huşua erer?" O da cevaben: "-Dört şeyle, buyurup şunları beyan etti: 1. Helal lokma, 2. Abdest sırasında gafletten uzak durmak, 3. İlk tekbiri alırken kendini huzurda bilmek, 4. Namaz dışında da Hakk'ı asla unutmamak, yani namazdaki huzur, sükun ve masiyetten uzakta durma halini namazdan sonra da devam ettirebilmek."

İbadetlerden maksat Allah'ı anmaktır. Allah'ı anmanın en güzel yollarından biri Kur'an-ı Kerim okumak ve namaz kılmaktır. Yüce Allah, "Beni anmak için namaz kıl" buyurmuştur (Taha, 14). Yüce Allah ile baş başa olmanın, O'nu anmanın, huzurunda olduğumuzu hissetmenin en güzel yolu namazlarımızdır.

Namazda huşunun önemini ve manevi kazançlarının ne kadar farkında olduğunu bilen sahabe-i kiram huzurda oluşacak en küçük olumsuzluklar için bile Allah'tan af dilemeyi görev bilmişlerdi. Ebu Talha (r.a.) namazda bir kuşun dikkatini dağıtması üzerine kaybettiği manevi kazancın yerini tutar ümidiyle bahçesini Allah yolunda sadaka olarak vermişti. Hz.Ali (r.a.) ise ayağına saplanan bir ok için ben namaza durayım siz de onu çıkarın diyordu.

Huşu ve huzuru yakalayabilmek için öncelikle namazı kullanılan kelimelerin ve hareketlerin hikmetlerini anlamak gerekir. Namaz kılan müslüman önce ayakta durur, ellerini kaldırır ve Allahü Ekber (Allah en büyük) der. Böylece Allah'tan başka her şeyden vazgeçer ve O'nun iradesine boyun eğer. Rabbinin azametine hamd-ü senada bulunduktan sonra, ilahi azamet karşısında kendisini o kadar mütevazı hisseder ki, eğilir ve hürmet ifadesi olarak başını indirerek Subhanerabbiye'l-Azim ''Yegane azamet sahibi olan Rabbimin şanını yüceltirim'' der. Sonra kalkar ve kendisini hidayete eriştirdiği için Allah'a hamd eder ve Rabbena Leke'-Hamd der. Allah'ın büyüklüğü ve kendi benliğinin küçüklüğü karşısında müteessir olur; o derece ki secdeye kapanır ve kemal-i tevazu ile başını yere koyar ve Subhanerabbiye'l-A'la ''Yegane yüce olan rabbimin şanını yüceltirim'' der.

Abdullah İbnu Mes'ud (r.a) anlatıyor: "Resulullah (a.s) buyurdular ki: "Sizden biri rüku edince üç kere "Sübhanerabbiyel azim (Büyük Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir" desin. Bu, en az miktardır. Secde yapınca da üç kere "SübhaneRabbiye'la'la(Ulu Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir" desin. Bu da en az miktardır." [EbuDavud, Salat 154, (886); Tirmizi, Salat 194, (261).]

Yine namaz kılan bir müslüman bizzat Hz. Peygamberin miraçta Allah ile arasında geçmiş olan karşılıklı selamlaşma tabirlerini kullanır (Tahiyyat'ı okur)

İbnuMes'ud (r.) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) bana, avucum avuçlarının içinde olduğu halde, Kur' an'dan sure öğretir gibi teşehhüdü öğretti."

'' Et-tahıyyatü lillahi vessalevatü vettayyibat.
Esselamü aleyke eyyühen-Nebiyyü
ve rahmetullahi ve berakatüh,
Esselamü aleyna ve ala ibadillahis-salihin.
Eşhedü en la ilahe illAllah
ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Rasulühü.''

"Dil, beden ve mal ile yapılan bütün ibadetler Allah'a mahsustur. (et-Tahiyyat, kavli ibadetlerdir; es-Salavat ise fiili ibadetlerdir, et-Tayyibat da mali sadakalardır.) Ey Nebi, selam, Allah'ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın salih kulları üzerine de olsun. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın Resulüdür."

  • Bu yazı İdris YAVUZYİĞİT Tarafından hazırlanan vaaz örneğinden İstifade Edilerek Hazırlanmıştır.