2016 yılı bitti. Bir yıl daha geçti. İnsan bu duruma sevinmeli mi, üzülmeli mi, bilemiyorum. Çünkü aslında geçen yıl, ömrümüzden geçen bir yıl. Kum saati işliyor. Ömrümüz azalıyor. Bir yaş daha yaşlandık aslında. En önemlisi de biraz daha yaklaştık ölüme.

Sözün doğrusu: Sevinmek ve üzülmek arasında durup düşünmek gerekiyor, geçip giden hayatımızı.

Yılın ilk yazısında 10 yıl öncesine götüreceğim sizi. Tarih: Ocak 2007

O yıl, İnegöl'de aylardır süren, stratejik planlama çalışmaları yapılmıştır. Bu planlama için Siyasi partilerden tutun, kamu kuruluşlarına, sivil toplum örgütlerine kadar bir çok kişinin görüşü alınmıştır. Araştırmada ana soru şudur: "Nasıl bir İnegöl hayali kuruyorsunuz?"

Aynı günlerde, bu çalışmaya paralel olarak GençGazete de bir araştırma yapar. İnegöl Anadolu Lisesi'nde 'Toplum Hizmet Gönüllüleri Projesi' kapsamında görev alan gönüllü gazeteciler , GençGazete adına bir anket araştırması yaparlar.

Zamanın GençGazete sorumlu genel yayın müdürü Erdal Bayraktar da anket sonuçlarını köşesine taşır. Anket sonuçlarına göre; İnegöllülerin üzerinde durduğu 4 konu vardır..

1-Trafik ve otopark sorunu

2-Hava kirliliği

3-Alt yapı yetersizliği

4-Su (özellikle yaz aylarında)

Bu sorunları izleyen başka sorunlar da vardır; sosyal faaliyetlerin yapıldığı alanların arttırılması, kaldırım ihlallerinin önlenmesi, görsel kirliliğe neden olan unsurların yok edilmesi gibi...

Yerel sorun olunca ilk akla gelen Belediyeler oluyor. Doğru, bu konuların çoğu Yerel yönetimlerin sorumluluğunda... O günden bugüne Belediye bu konularda stratejik planlamasını yaptı ve projeler üretmeye çalıştı. Yapılanları yeterli bulursunuz ya da bulmazsınız, o ayrı bir konu. Ancak sorunlar listesinin başında bulunan bu 4 maddenin 3'ü, maalesef halkımızın duyarsızlığı nedeniyle de had safhaya ulaşan sorunlar.

10 yıl önce yazılan köşe yazısının satırlarına bakalım. Fark edeceksiniz duyarsızlığımızın faturası hiç değişmemiş:

"Araçlarla gereksiz şehir turları atmak, elit tabakanın nadiren kullandığı otomobillerini 30 gün boyunca otoparklardan çıkarmamaları nedeniyle otopark sorununu daha fazla arttırmaları, bunun yanı sıra sürücülerin gelişi güzel park etme sevdası, hava kirliliğinden şikayet etmesine rağmen işyerinde atık madde, evinde ise kaçak kömür kullanması, suyu gerektiğinden fazla tüketerek kaynakları azaltması gibi bir çok neden yaşanan sıkıntıların elbetteki en önemli faktörleri arasında."

Sorunun çözümünü sadece Devlet ve kurumlarından beklemek doğru değil. Bu tür sorunların çözümünde vatandaş faktörü çok önemli bir yer tutmaktadır. "Ben bozarım, ben kirletirim, Devlet yapsın" mantığı doğru bir mantık değil. Sorunun çözümü noktasında şehir kültürünü, kentlilik bilincini göz ardı etmememiz gerekiyor.

10 yıl önce Erdal Bayraktar'ın çizdiği tablo şudur: "Soluduğu hava ile zehirlenmiş, içme suyunu marketten veya köylere giderek temin etmiş, yağan her yağmurda evinin ya da işyerinin önü su gölüne dönmüş, araç yoğunluğu bir tarafta tek yön uygulamaları ile keşmekeşliğe dönmüş bir trafik sorunu yaşamayan bir İnegöl, herkesin elbetteki en önemli hayali..."

O yıllarda göreve yeni başlamış olan Belediye Başkanı Alinur Aktaş'ın sloganı şu olur: "Yüreğimizdeki insan sevgisi, hayallerdeki İnegöl'ü kurmak için çalışıyoruz." 10 yıl boyunca bu çalışmanın sonuçları sandıklara da yansıdı, sokaklara da... Başkan Aktaş emek verdiği İnegöl'ü de; "Türkiye'nin yükselen yıldızı" olarak tanımladı her platformda. Yapılanları ve yapılmayanları listelemek bu yazımızın konusu değil. Bu sebeple bu noktayı atlıyorum.

İnegöl'ün tüm sorunları çözüldü mü, tabii ki hayır. 10 yıl içinde İnegöl daha da büyüdü, daha da gelişti. Hatta merkezde sıkıştı, kabına sığmaz oldu. Buna bağlı olarak farklı sorunlar, farklı çözümler söz konusu oldu.

Şüphesiz geçen 10 yıla rağmen, aynı soru güncelliğini koruyor:"Nasıl bir İnegöl hayali kuruyorsunuz?" İnsanoğlu yaşadıkça hayalleri de yaşayacak. Gelecek yazılarımızda yine İnegöl'ü ve hayallerimizi konuşmaya devam edeceğiz. Sözün sonunda mutlu yıllar, huzur dolu günler diliyorum.