Adına kimi Başkanlık sitemi, kimi de Cumhurbaşkanlığı Sistemi diyor. Velhasıl ülkemizde yönetim sisteminin değişikliğine dair bir anayasa değişikliği söz konusu...

Değişiklik teklifi TBMM'den geçti. Meclis bizi temsil ediyor. Bu karara herkes saygı duymalıdır. Bu biiir.

İkincisi; Nisan ayı ortalarında Türkiye, referanduma gidecek. Son sözü Millet söyleyecek. Milletin kararına da herkes saygı duyacak.

Meclisin ve Milletin kararı üzerine söz söyleyenler demokrat olduklarını iddia edemezler.

CHP VE HDP'NİN ÇABASI

Paketin TBMM'den çıkmaması için CHP ve HDP büyük bir çaba sarf etti. Biz bu çabaya demokratik girişim diyoruz. Bu girişim ne kadar demokratik girişimse, diğer partilerin girişimleri, Meclisten çıkan sonuç ve milletin vereceği karar da demokratik bir girişimdir. Önce bunu kabul edelim.

Mecliste birlikte hareket eden bu iki parti, referandum sürecinde de aynı cephede yer alıyorlar.

Öncelikle şu konuda hem fikir olalım: Mevcut anayasa, darbe dönemlerinin eseri midir, değil midir? Peki birileri darbe dönemlerinin eseri olan bu mevcut anayasanın değişmemesi için neden her türlü yolu deniyor?

Dün Saadet Partisi'nin gerekçelerini paylaşmıştık. Bu gerekçelerin önemli bir kısmı konusunda CHP, Saadet Partisi ile hemfikir. Aynı gerekçeleri tekrar yazma gereği duymuyoruz.

Ancak CHP'nin hayır deme gerekçelerini yine de CHP'nin kullandığı dil ile paylaşmaya çalışacağız.

CHP'NİN HAYIR DEME GEREKÇELERİ

CHP, bu değişikliğin sıradan bir anayasa değişikliği olmadığı görüşünde.. CHP'ye göre; Türkiye derin bir yol ayrımına sokulmak istenmektedir.

CHP diyor ki; Vatandaş ekmek derdinde, anayasa değişikliği diye bir gündemi yok.

CHP'nin en önemli söylemi şu: Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının, büyük bedeller ödeyerek kurduğu Türkiye Cumhuriyeti yok alma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

CHP Parlamenter sistemi sonuna kadar savunuyor ve bu sistemde; çağdaşlığın, demokrasinin, özgürlüklerle hukukun üstünlüğünün temel alındığını iddia ediyor.

Başkanlık sisteminde CHP'nin şiddetle karşı çıktığı hususların başında; tüm yetkilerin bir tek kişinin elinde toplanacak olması, iddiası geliyor. Bu iddiaya göre kimse Başkanı denetleyemeyecek.

CHP'ye göre Başkanlık sistemi gelirse; seçilen başkan, istediği her şeyi kimseye hesap vermeden yapabilecek, halkın baskı ve zulüm altında yaşadığı, temel hak ve özgürlüklerin esamesinin bile okunmadığı, gerici, bir diktatörlük doğacak.

REJİM TEHKLİKEDE Mİ?

CHP'ye göre; "ulusal kurtuluş mücadelesinde Atatürk'e dahi verilmeyen yetkilere sahip, padişahlarda bile olmayan yetkilerle donatılmak istenen bir başkanlık sistemiyle karşı karşıyayız. CHP sonraki adımda Türkiye'nin eyaletlere bölüneceğini iddia ediyor.

Atatürk ve İnönü, partili Cumhurbaşkanlığı yapmış olmasına rağmen; CHP, Başkanın partili olmasına karşı. Bunun kaosa yol açacağını iddia ediyor. CHP, değişikliği sistem değişikliği olarak değil rejim değişikliği olarak görüyor.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu bu noktayı bir konuşmasında şu sözlerle açıklamıştı: "Arkadaşlarımız Suriye Anayasası'nı getirdiler. Tercümesini yaptılar. Bu değişiklikle, Suriye Anayasa'sı birebir birbirini tutuyor. Şimdi biz Suriye'deki rejimi kabul ediyor muyuz? Etmiyoruz. O zaman biz neden bu Esad'ı suçladık. O rejim Türkiye'ye yakışır mı? Yakışmaz"

Kılıçdaroğluna göre; Başkanlık sistemi İslam'a da aykırı. Başkanlık sistemi gelirse; Milletvekillerinin değeri kalmayacak. Milli irade Mecliste temsil edilemeyecek. Meclis fesh edilme tehlikesi ile karşı karşıya kalacak.

CHP özetle diyor ki, "Türkiye Cumhuriyeti bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak sözlere teslim edilemez."

SON SÖZ MİLLETİN

Evet, CHP'nin gerekçeleri de bunlar. Evet kandından sonra hayır kanadına da göz atmış olduk. Bir vatandaş olarak ben de tüm gerekçeleri inceleyerek bir karara vardım. Milletimiz de kararını sandıkta verecektir. Artık söz Milletin.