Esselamu Aleykum ve Rahmetullah

Allah'a sonsuz hamd-u senalar Onun kutlu nebisine salat-u selam olsun. Allah nasib ederse Cumartesi günü Ramazana ve oruca kavuşuyoruz.

Geçen haftaki yazımızda orucun edebinden bahsetmiştik. Orucun edebi "kimin için aç kaldığını bilmektir" diye ifade ettik.

Bu ay, Kuran'ın yeryüzüne indirilmesi sebebiyle yeryüzü insanına bir rahmettir. O bize rahmet bizde etrafımızdaki bitki hayvan ve insanlara merhametli davranmak zorundayız.

Edep merhamettir. Allah Teala rahmetini bizden esirgemiyor biz de merhametimizi başkalarından esirgemeyelim.

Kuran'ın vahyi sebebiyle Cenabı Hakk -Kadir Gecesini bu aya has kılarak- büyük mükafatları bu aya sığdırmıştır. Kadir gecesini Ramazan ayına gizlemiştir. Her geceyi Kadir gecesi bilmemiz için.

RUHUMUZU İHMAL ETMEYELİM

Ademoğlu beden ruh ve nefisten müteşekkildir. Bedenimizi biliyor ve tanıyoruz. Fakat bu modern(!) çağdaki insan, ruhunu ve nefsini tanıyamamıştır.

Nefsimizle ruhumuz arasındaki ilişki 'tahterevalli' gibidir. Biri doyurulduğunda diğeri aç kalır. Bir konuşursa öteki susar. Biri sevinirse öteki üzülür. Nefsimiz bizi Allah'ın tecelliyatından uzak tutmakla görevli bir parçamızdır.

Kuranın indirildiği bu ayda Cenabı Hakk, büyük mükafatları bu aya sığdıran Rabbimiz, orucu farz kılmıştır ki kulum nefsi terbiyeyi sağlasın da bu sayede bu nimetlere ulaşsın. Ne kadar köfte o kadar ekmek deriz ya hani zahmetsiz rahmet olmaz hesabı .

Cenabı Hak Kuranın indiği bu ayda kullarının nefsini terbiyeyi şart koşuyor.

Nefsini tanıyan bilen onu terbiye ederek Rabbini bulur.

NEFİS NASIL TERBİYE OLABİLİR?

1. Nefs aç bırakılarak terbiye olur. Çünkü bedenimizle bağlantılı bir parçadır. Bedensel konforumuz iyi olduğunda nefis de rahat ve huzurludur. Oruç gibi ibadetlerle beden zayıf düşer ve günaha bulaşmaya derman bulamaz.

2. Nefsimiz günahı, rahatı, aşırıya gitmeyi ister. Bizim yapacağımız ise nefsin isteğinin tersini yapmaktır. Ağzımızı sulandıran yemeğe hayır diyemiyorsak daha yolun başında bile sayılmayız. Birçok Hindu ve Budist bu yöntemlerle nefsini terbiyeye çalışmışlardır.

3. Nefsin hoşuna gitmeyecek, rezil duruma düşürmek. Kibir hastalığının bir tedavi yöntemi olarak bir çok Allah dostu kamil-i mürşit makam mevki sahipleri kendilerine talebe olmak istediğinde onlara mühim vazifeler vererek kibrini kırmaya çalışmışlardır.

Bu mühim vazifeler mesela; en güzel kıyafetleri giyin evladım çarşıya git ve ciğer sat! Tuvaletlerin dergahın bulaşıklarının temizliği senin vazifen hayırlı olsun evladım.

Aslında bunlar hep nefsi kırmak, ezmek üzere kurulu yöntemlerdir. Farz olan oruçla bir rezillik durumumuz yoktur. Ama bu yolda ilerlemek isteyenler nefsine cefa etmelidir.

Orucun edebinden ayrılmayalım. Ahrette sefa bulmak isteyen bu dünyada nefsine cefa etsin. Zaten bu dünyada mümine rahat yoktur.

Muhabbetle kalın..