Güncel konulardan kurtulmak zorlaşıyor haberleri izledikçe. Yeni Türkiye’nin inşasına şahitlik ettiğimiz günlerdeyiz. Çoğu zaman iktidarların sancılı geçişleri olur. Ancak ülkemizde “kardeşlerin” makam değişimleri, dostları sevindiriyor düşmanlara tırnaklarını yediriyor.
Bundan yedi yıl önce “Kardeşim Abdullah Gül cumhurbaşkanı adayımız” diyen ses şimdi “Kardeşimiz Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu başbakan adayımız” deyiverdi.
“Kardeşimiz” ne kadar güzel bir ifade… “Allah yolunda ikişer ikişer kardeşler olun” “Müslüman müslümanın kardeşidir” “Müslümanlar, ancak kardeştir” diyen prensiplere kalbini açmış insanlar kürsülerin başında, mikrofonlardan hitap ediyor.
Devir teslim törenlerindeki konuşmaların kalplerdeki karşılığı çok heyecan verici. Ülkemizdeki değişim bölge insanlarını ve bölgede olan olayları da etkiliyor. Ben şöyle düşünüyorum, katılmayabilirsiniz; Filistin’deki İsrail ile yapılan süresiz barışın bile arka planında Türkiye’deki gelişmeler vardır.
Çünkü, Yahudi’nin ülküsünü biliyoruz. Büyük İsrail’i kurmak idealine ulaşması için Orta Doğunda karışıklıklar olması gerekiyor. Kimin kime saldırdığı bilinmeyen bir kaos ortamında güçlü siyaset ve teknolojisi ile meydanın boşluğundan yararlanıp devletlerini kurmak istiyorlar. Bölgede güç sahibi, güçlü liderlere sahip bir ilkeyi İsrail istemez. Sadece İsrail değil tabi. Bütün Avrupa ülkeleri bölgede sahte barış ve demokrasi vaat eden kim varsa ülkemizin kalkınmasını istemez.
Davutoğlu, konuşmasında Cumhurbaşkanının Davos dönüşü bir cümlesini zikretti. “Bundan böyle herkes bu konuda Türkiye ne düşünüyor, Türkiye ne yapacak diye bakacaklar” Ne müthiş bir özgüven. Özlediğimiz öz benliğimizdir bu. Bu milletin tarihi kodlarında, milletin damarlarındaki asil kanda bu cesur cümleler her zaman mevcuttu. Lakin onu haykıracak bir dile ihtiyaç vardı. Türkiye bu evladını çıkarmıştır. Türkiye niyetini kurmuştur.
Gönüllerde kurulan güzel kardeşlik duygusu bu vatanda yaşayan herkese umut olmuştur. Bu heyecan sorunları görmezden gelmemize sebep değil, ancak sorunlardan korkmak yerine, sorunları emin bir tavırla çözmeye girişmek demektir. İktidarı devirmek için kurulan kumpaslar nasıl tutmuyorsa ve millet, seçtiği adamın sesine kulak veriyorsa artık tüm sorunları çözecek bilgimiz var demektir.
Milletimiz misafirperverdir, muhtaçlara yardım etmeye karar vermiştir. “Şeytan, sizi fakirlikle korkutur” uyarısına dikkate alan bir iktidar var. Şeytan ve şeytanlaşan insanların buna benzer cümleler kurarak güya kendimizi düşünmek gerektiğini vurgulayan sözlerini dinlemiştik geçmişte. “Efendim neden Afrika’daki açlara yardım ediyoruz. Ülkemizdeki açları düşünmek daha doğru değil mi? Sokaklardaki dilencilere baksanıza” gibi dar anlayışlı cümleler kuruyorlardı.
Evet, Afrika’nın açlarını doyuran niyet, Van depreminde de ilk yardımları yaptı. Depremin altında kalmadı bu millet. Şimdi kapısına gelen her muhtaca gönlünü açıyor yardımlar yapılıyor. Bir sürü çadır kent kuruluyor AFAD ile yardımlar uçuşuyor. Millet verdikçe Allah da bu millete veriyor. İşin sırrı budur. Devletin önde gelenleri herkese yardım ediyor. Sivil toplum kuruluşlarına yapılan yardımlar. Sivil toplum kuruluşlarının yaptığı yardımlar. Aman Allah’ım her şey ne kadar da güzel.
Hayır, o kadar güzel değil. Birçok dert var. Ama niyetimiz harika. Güzel bir niyet kurduk. Bu niyeti daha önceki neden kuramadık. Çünkü devletin başındakiler “Rabbena, hep bana” diyorlardı. Ne kadar ilginç Yolsuzluk yaftası ile zillete duçar edilmeye çalışan bu kardeş insanlar her zaman milletle ikram ediyorlar. Bunu görüyor bunu söylüyoruz.
Niyet hayır akıbet hayır ve’s-selam…