Geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim.

İki: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabının onuruna çok önem verdi. İş yükleyeceği, cephenin ilerisine süreceği, toplumun önüne çıkaracağı isimlere ayrıca önem verdi. Adam öğretmenler yetiştirdi. Onları oldukları noktada değil, görmek istediği noktada gördü. Onlar da onu mahcup etmeyip öyle oldular.

Yine Enes bin Malik radıyallahu anh anlatıyor: Yemenliler Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme geldiler ve bize sünneti, İslam'ı öğretecek birini ver, diye ricada bulundular. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem de Ebu Ubeyde'nin elini tuttu ve buyurdu ki: 'Bu, bu ümmetin eminidir.' Burada iki hedef güdülmüştür.

Birinci hedef, Ebu Ubeyde'ye gösterilen ulvi seviyedir. 'Ümmeti Muhammed'in emini olmak' erişilmesi güç bir hedeftir. Yemen gibi bir yere Allah'ın nebisini temsilen gidecek bir öğretmene gösterilen bu ufuk, derinlemesine devam etmiş, Ebu Ubeyde'ye ölünceye kadar şaşmayacağı çizgiyi çizmiştir.

İkinci hedef ise, Yemenlilere gösterilmiştir. Derslerine muhatap olacakları öğretmen, onlara en üst seviyeden tanıtılarak, algılamalarının da ona göre olması istenmiştir. Her halükarda netice Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin istediği gibi gerçekleşmiştir.

Üç: Yine o büyük eğitimi görenlerden Ebu Ümame radıyallahu anh, farklı bir eğitim örneğini bize aktarmaktadır. Diyor ki: Genç bir delikanlı Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme gelerek zina yapmak için kendisine izin vermesini istedi. Orada bulunanlar genci azarladılar, üzerine yürümek istediler. Peygamber aleyhisselam genci bırakmalarını emretti. Bana yanaş dedi. Genç yaklaşınca aralarında şöyle bir konuşma geçti:

'Sen böyle bir şeyin annene yapılmasını hoş görür müsün?'

'Vallahi razı olmam. Allah beni sana kurban etsin ey Allah'ın Nebi'si!'

'İşte insanlar da annelerine böyle bir şey yapılmasından hoşlanmazlar. Sen böyle bir şeyi kızın için uygun görür müsün?'

'Hayır, vallahi uygun görmem ey Allah'ın Nebi'si. Allah beni sana kurban etsin.'

'İşte insanlar da böyle, kızları için böyle bir şeyi uygun görmezler. Kız kardeşin için uygun görür müsün?'

'Hayır, vallahi uygun görmem ey Allah'ın Nebi'si. Allah beni sana kurban etsin.'

'İnsanlar da böyle, kardeşleri için böyle bir şeyi uygun görmezler. Halan için uygun görür müsün?'

'Hayır, vallahi uygun görmem ey Allah'ın Nebi'si. Allah beni sana kurban etsin.'

'İşte insanlar da halaları için uygun görmezler. Teyzen için uygun görür müsün?'

'Vallahi hayır. Allah beni sana kurban etsin.'

'İnsanlar da teyzeleri için uygun görmezler.'

Hadisin ravisi diyor ki:Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem elini gencin göğsüne koydu ve şöyle dua etti:'Allahım. Günahını mağfiret et. Kalbini temizle. Namusunu koru.'O günden sonra o genç hiçbir şeyle ilgilenmedi.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin huzuruna çıkıp, en ağır günahlardan birini işlemek için ruhsat istemek... Bunu da peygamberlerine can veren, onun huzurunda başlarını kaldırmaya cüret edemeyen ashabın huzurunda yapmak... Bir genç için ölümlerden ölüm beğenmek değil de nedir bu? Ama öyle olmadı. Bu açık yürekli genç içindekini söylemek istedi. İman sahibi.

Her soruya verdiği cevapta: 'Allah beni sana kurban etsin.' ifadesi, kalbindeki imana işaret ediyor. Bu gencin girdiği bunalımdan kurtarılması gerekmektedir. İmanlı bir genç, ya battığı bataklıkta terk edilecek ya da kurtarılacaktır.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ikincisini yaptı. Onu kurtardı ikna ederek. Ürküterek de onu konuştuğu sözden dolayı özür diletebilirdi. Ama o kötü istek gencin içinde gömülü kalacaktı. Kalabalık bir ortamda birkaç hedefi birden gerçekleştirdi Peygamber aleyhisselam.

Birincisi, gencin fikrini düzeltti. İkincisi, herkese bir ders verdi; insanlara dinin nasıl öğretileceğini gösterdi. Bize de yol yordam öğretti. İkna etmenin tehdit etmekten daha müessir olduğunu anlatmış oldu. Uygulamalı, ikna edici eğitimin temellerini attı. Sabrın eğitimde bir numaralı malzeme olduğunu gösterdi. Bir kişinin eğitimi için belki orada bin kişiyi bekletti; onlara canlı örnek göstermiş oldu.