Herkese merhabalar,

2018 yılının ilk dakikalarında Türkiye'den birazcık uzakta Lübnan'ın başkenti Beyrut'taydım. Lübnan, Akdenize kıyısı olan küçük bir devlet. Ülkenin kuzeyi ve doğusunda Suriye, güneyinde ise İsrail var. Beyrut, Ortadoğunun Paris'i olarak anılan hatta küllerinden yeniden doğan şehir de diyebiliriz.

Acıların ve savaşların izini kaybettirmeye çalışan bu şehir, gerçekten görülmeye gezilmeye değer. 3 gün kaldığım Beyrut, adeta beni büyüledi . 1.5 Milyonun üzerinde bir nüfusa sahip bir başkent. Lübnan devletinin yarısına yakını başkent Beyrut'ta yaşıyor. Zaten Lübnan devletinden ziyade başkent Beyrut daha bilinen bir isim.

TÜRK VATANDAŞLARINA VİZE UYGULAMIYOR

İnegöl'den İstanbul Atatürk havalimanına ulaştığım zaman içim kıpır kıpırdı, bu ikinci kez Ortadoğu coğrafyasına gidişimdi. Acaba Lübnan'da beni hangi süprizler karşılayacak? Neler yaşayacak? Diye aklımdan bindir türlü sorular geçirirken, uçağımın kalkış saati geldi.

Ve yaklaşık 1 saat 45 dakikalık bir yolculuk sonrası Beyrut Refik Hariri Uluslararası Havalimanına indik. Türkiye ile 1 saatlik bir zaman farkı var. Bu arada Lübnan devleti Türk vatandaşlarına vize uygulamıyor,bu gerçekten müthiş bir kolaylık.

TÜRKİYE'Yİ VE TÜRKLERİ SEVİYORLAR

Neyse buradan hemen şehre doğru ilerlerken karnım acıktığı için güzel bir kahvaltı için Manara Palace Cafe ve Restauranta geçtim. Burası gelmeden önce araştırdığım güzel bir mekandı. Akdeniz manzarası eşliğinde Başkent Beyrut'ta güzel bir kahvaltı yaptım. Kahvaltı menüsü yaklaşık 10 dolar yani 40lira civarındaydı.

Burada mekanın mutfağını gezdim aman Allahım bu ne karışıklık, dedim fotoğraf çekebilir miyim? Ooo dünden razılarmış her şey bir anda durdu biz başladık muhabbet etmeye, sonra 1-2 kare fotoğraf aldım. Türkiye'yi ve Türkleri seviyorlar. Bu da ilk izlenimlerimden olduğu için benim çok hoşuma gitti.

Lübnan'da dolar geçiyor bunun dışında ülkenin para birimi Lübnan Lirası. 1 Türk lirası yaklaşık 1500 Lübnan lirası yapıyor. Ama dediğim gibi taksiciden pastacıya kadar herkes doları kabul ediyor, fakat para üstü olarak Lübnan Lirası ödüyorlar.

Ülke de ulaşım şehir içi küçük minibüsler ve bunun dışında hep taksiler ile sağlanıyor. Taksicilerle pazarlık mutlaka yapın. Örneğin Havalimanı -şehir merkezi 30 dolar demişlerdi ama pazarlık sonucu 15 dolara geldim.

GÜVERCİN KAYALIKLARI

Artık karnım doymuştu rahatlıkla şehir gezime başlayabilirdim. Buraya yakın bir yerde bulunan Rawsheh semtinde olan ve şehrin simgelerinden olan Güvercin Kayalıklarına(Raouche) gittim. Burası Corniche dedikleri sahil yolu boyunda bulunan bir kayalık.

Turistlerin fotoğraf çekim noktalarından da birisi. Bu sahil yolunda sabahları bisiklet kullananlar, spor yapanları görmek mümkün. Yine bölge de güzel kafeteryalarda sıcak bir kahve ve çay içebilirsiniz.

Bu kayalıkların hikayesi ise kısaca şöyleymiş, başta Hristiyan ve Müslümanlar olmak üzere farklı dinlerden evliliklere izin verilmediği için eskiden bu bir çok aşık Beyrutlu bu kayalıklara çıkıp buradan Akdeniz'e atlıyormuş. Güvercin ise eşine en sadık kuş olduğu için bu kayalıkların ismi Güvercin Kayalıkları olmuş.

SAVAŞIN İZLERİ

Beyrut'la ilgili ilk izlenimlerim başta savaşın izleri göze çarpıyor ama onun yanında sanki hiç savaş yaşanmamış gibi işinde gücünde olan insanlar ve gayet modern ve lüks binalar yine trafikte lüks araçlar, bakımlı ve şık bayanlar. Ortadoğudan çok bir Avrupa kentini anımsatan caddeler ve mağazalar. Tabi ki her semt aynı şekilde değil fakat ülke deki bir çok bina yenilenmiş hatta yenileniyor.

Ülke de nüfusun çoğunluğu Müslümanlarda bunun dışında yine yüksek oranda hristiyanlar da var. Bunların dışında Dürziler,Süryaniler ve Maruniler de var. Beyrut'ta cadde ve sokaklarda çok fazla sayıda asker ve polis görüyorsunuz. Bu sizi korkutmasın, gayet güvenli bir şehir.

Turisttlere karşı hoşgörülüler.Her köşe başında bir kontrol noktası var. Ben çok rahatlıkla fotoğraf çekebildim fakat bazen fotoğraf çekimine izin vermedikleri oluyormuş.

CAZİBE MERKEZİ DOWNTOWN

Gelelim şehrin başka bir cazibe merkezi olan Downtown'a, tabi buraya giderken kurşun izleri olan binaları görmeniz mümkün, ama bu binalar artık sayılı kalmış çünkü bir çok bina yenilenmiş ve restorasyon çalışmaları devam ediyor.

Solider meydanına geldiğimde burada tarihi saat kulesi vardı ve bu meydan da kafeler ve tüm restorantlar yılbaşı hazırlıkları yapıyorlardı. Yılbaşı akşamı burada çeşitli gösteriler ve konser yapılacakmış bilgisini aldık Lübnanlılardan.

Burada çok sıkı güvenlik önlemleri vardı, özellikle parlamento binası etrafında kuş uçurtulmuyordu desem yeridir. Bu meydan ve etraftaki binalar çok güzeldi. Meydanın hemen sağında Ortodoks kilisesi vardı. İsmi Saint George Maronite Cathedral'di. Gerçekten içerisi muhteşemdi. Hemen karşısındaki Parlamento binasının arkasında bir Roma Hamamı vardı. Bu hamamın hemen üstünde 1853'te inşa edilen Büyük Sarayı gördüm.

MUHAMMED AL AMİN CAMİSİ

Ve bu bölge de bulunan meşhur mavi kubbeli Muhammed Al Amin Camiisi. Bu cami İstanbul'daki Sultanahmet Camiisinden esinlenerek yapılmıştır. Bu camii Beyrut'un en büyük camisidir. Bu camiinin avlusunda 2005'te suikaste uğrayan dönemin başbakanı Refik Hariri'nin de mezarı bulunmaktadır.

Sadece Hariri'nin değil o gün orada öldürülen diğer insanların da mezarları yine bu avludadır. Camiinin içine giriyorum, gerçekten muazzam bir camii. Atmosfer harikaydı. Buradan çıktıktan sonra Solidere sokaklarında gezintiye devam ediyorum.

Hamra caddesi Müslümanların çoğunlukta olduğu yerlerden, burada sağlı sollu kafeler ve alış veriş merkezleri var fakat çok büyük bir cadde olduğunu düşünerek gelmiştim fakat öyle değilmiş. Buranın en bilinen kafesi Cafe Hamra. Burada bir kahve içebilirsiniz. Zaten kendinizi Türkiye'deymiş gibi hissi verecek mağazalar var.

SAVAŞLARA RAĞMEN

Beyrut marina ve etrafındaki oteller,lüks rezidanslar, gece kulüpleri ve kafeteryalar görülmeye değer. Burada ilk dikkati çeken 'STOP SOLİDERE' yazısı ile boş bir otel. Hemen önündeki Hariri Heykeli. Otelin önünde de alev anıtı. Maalesef 2005'te bilindiği üzere 1 ton patlayıcının patlatıldığı yer olan nokta burada dönemin başbakanı Refik Hariri,korumaları ve çok sayıda kişi can veriyor. Bu bina aslında otelmiş ve o günden sonra hiç restore edilmemiş öylece bırakılmış.

Dedim ya bitmeyen savaşlar acılar hep buraya zarar vermiş ama Beyrut, Beyrutlular hiç yılmamış , kentlerini yeniden onarmışlar. Akdenizin incisi olan bu şehir adeta küllerinden yeniden doğmuş. Savaşlarla anılan bu şehir artık barış ve kardeşlikle anılmak istiyor. Yavaş yavaş bir çok turisti ülkesine çekmek istiyor. Bunu görebiliyorum. Sadece hayat biraz pahalı. Yaşamın zor olduğunu düşünüyorum.

HAFTAYA DEVAM İNŞALLAH!

Haftaya yaşadığım bazı ilginç anılarım dışında 2018 yılbaşı akşamına Beyrut nasıl girdi? Beyrut mutfağı(gerçekten müthiş),Dünyanın yedi harikasına aday olan Jeita mağarası,7000 yıllık Byblos antik şehri ve dev Hz. Meryem heykelinin olduğu Harissa tepesi ve sonrasında Baalbeck antik kenti ile sizlerle olacağım.

Son söz olarak ünlü tarihçi İlber Ortaylı Hocanın sözleriyle son vermek istiyorum;

'Mektebi bitirir bitirmez evlenip mobilyacı gezeceğinize dünyayı gezin.'

E-posta; [email protected]

Sosyal medya takip;

www.instagram.com/yoldaki_gezgin/