ORUÇ TUTMAYANI, DÖVELİM Mİ?

Oruç her şeyden önce sabır ve hoşgörü ayıdır. Ramazan ayı normalden daha
çok saygı,sevgi,anlayış ve duyarlılık gerektirir.

Oruçlu insan tartışmadan kaçınır. Kavgadan uzak durur.
Kin,nefret,dedikodu gibi şeylere bulaşmaz.

Ben oruçluyum diye oruç tutmayanı küçük göremezsin. Oruç tutmayan da,
ben oruç tutmam diyerek, Ramazanın ruhuna aykırı davranışları, oruçluları
tahrik edercesine sergilememeli.

Gazetelerde yayınlanan olaya bakalım.

Habere göre İstanbul Mecidiyeköyde bir grup,
Trump Towers önünde oturanlara,nende oruç tutmuyorsunuz diye saldırmak istemiş.

Asu Maro, Elif Ilgaz
kimdir? Tanımam bilmem. Magazin sanatçıları olabilirler. Bunların analtımına
göre
kafede otururken 3-4
kişi elinde kaldırım taşlarıyla oruç tutmadıkları için saldırmaya kalkmış.
Büyük yanlış?

AVM
Güvenlikçilerine göre bunlar serseri tipler.
Trafik ışıklarında cam siliyorlarmış. Zabıtaya sinirlenmişler.Dikkat
çekmek için bile böyle yapmışlar. Bu tipler ne Müslümanları temsil edebilir, ne
de Ramazan ayını bağlar?

Olayın aslı nedir, bilmiyoruz..
Bildiğimiz bir şey var; oruç tutmuyor diye kimseye saldıramazsın. Gerçekten
oruç tutan insan böyle bir davranışta bulunmaz.

Oruç tutmayanlara gelince. Kendi
tercihidir. Bir de hastası, yolcusu, başka dinden olanı var. Herkes oruç tutmak
durumunda değil. Tek sorun şu: Oruç tutmasak bile Ramazan ayında, oruç
tutanlara saygı göstermeliyiz, Ramazan ayına hürmet ederek, açıktan yemek
yememeliyiz.

NEREDE O ESKİ RAMAZANLAR?

Her Ramazan ayının gelişiyle birlikte, TV programlarında,
gazetelerde, sohbetlerde aynı soru sorulur. Nerede o eski Ramazanlar ? Eski
Ramazan diye bir şey var mı? Tabi ki yok. Ramazan Ramazandır. Ramazan?ın eskisi
yenisi olmaz.

Eskiden Ramazan neyse, şimdi de o, değişmiyor.
Değişen biziz. Eskiyen, eskiten, bozan biz insanlarız.

Ramazan ayı ise hep aynı. İlk geldiği günki gibi
Ramazan yine Kur?ân ayı, dua ayı, ibadet
ayı, teravih ayı, oruç ayı, yardımlaşma ayı, şükür ayı,bereket ayı,kurtuluş
ayı, rahmet ayı, fitre ayı, tefekkür ayı, ilim ayı?

Mübarek Ramazan aynı ramazan ama Ramazanı, eğlence
ayı, gösteriş ayı, nostalji ayı, rant ayı, reyting ayı haline getiren biz
insanlarız. Sorun bizde? Magandası bile türedi bu mübarek ayın.Kusura bakmayın
ama ayılık yapıyoruz kimimiz bu güzel ayda?



?Nerede o eski Ramazanlar?? derken eğer
unutulan sünnet ve güzel âdetleri kastediyorsak ,doğru olan bu.

Eski Ramazan derken , Peygamber Efendimizin
yaşadığı ve tavsiye ettiği Ramazan yaşantısına özlem duyulmalı. Ramazan eski
olsaydı,bilelim ki en eski Ramazan odur.

?Nerede o eski Ramazanlar?? derken eğer Ramazan?ı
bir eğlence ve bir vakit geçirme mevsimi olarak düşünüyorsak, gaflette
olduğumuzu bilelim.

Ramazan ayına maddî ölçülerle, dünyevî bakış
açısıyla, menfaat hesabıyla, zevk ve keyf düşüncesiyle bakmak büyük bir
gaflettir.

Yeri gelmişken bir hikaye paylaşalım. Ramazan?la ve
oruçla uzaktan yakından alakası olmayan
bir Bektaşi, hiç sahura kalkmıyormuş ama iftar sofrasına herkesten önce
koşuyormuş. Demişler, ?Erenler, sahura kalkmıyorsun, oruç da tutmuyorsun, iftara
neden herkesten önce koşuyorsun?? Cevap vermiş, ?Bütün bütün mü, Ramazan?ı terk
edelim??



Ramazan orucunun cennet kapılarından bir kapı
olduğunu unutmayalım, olur mu? Peygamber Efendimiz müjdeliyor, Ramazan orucunu
tutanlar ?Reyyan? isimli kapıdan cennete alınırlar.



Peygamber Efendimiz, Ramazan
sevgisini ne güzel anlatmışlar: ?Eğer ümmetim Ramazan?ın kıymetini hakkıyla
bilmiş olsaydı, yılın bütün günlerinin Ramazan olmasını isterdi?

RAMAZAN AYINDA BİR HEDEFİMİZ VAR MI?

Bu güzel ayda kendimize bir hedef koyduk mu? Nasıl
bir hedef? Örnek verelim?

K.Kerim okumayı bilmiyorsam. Ramazan ayı boyunca
K.Kerim?i okumayı öğreneceğim, diye bir hedef koyarım kendime.

Namazlarımı kılmıyorsam ya da eksik kılıyorsam.
Ramazan ayında namaza başlamayı, namazımı tam kılmayı hedef edinirim kendime.

Mübarek Ramazan ayı geldi geçiyor. Bir hedef koyduk
mu, kendimize?

Ramazan görevini yapıyor en güzel şekilde. Ya biz?
En azından teslim olduk mu Ramazan ayına?

Oruç tutmak ramazan ayına teslim olmaktır. Teravih
kılmak, ramazan ayına teslim olmaktır. Mukabele tutmak Ramazan ayına teslim
olmaktır. Sahur ve iftarı önemsemek, Ramazan ayına teslim olmaktır.



Ramazan gibi bir rahmet rüzgarının serinliğinden mahrum kalmamalıyız.

Zaman ve mekana Ramazanın güzel kokusu sinmişken,
pislik içerisinde gafil yaşamaya devam etmek neden?

Zaman geçiyor Can Geçen yıl birlikte olduğumuz
sofradan bu yıl eksilenler var, farkında değil misin? Bir sonraki yıl belki de
sen olmayacaksın bu sofrada?



2 GÜNDÜR YEMEK YEMEDEN ORUÇ TUTUYORUM

Tek başına
Müslüman olamazsın. Başkası beni ilgilendirmez diyemezsin. Peygamber
Efendimizin tanımı ile Müslümanlar bir vücudun organları gibidir. Biri
ağrıdığında tüm vücut hisseder bunu, tüm organlar acı çeker.

Türkiye?de
rahatız şu an. Ramazan ayı nostaljileri, iftar menüleri, cami seçimleri, açlık
edebiyatları yapıyoruz bol bol.

Suriye?de,
Burma?da öldürülen, işkence çeken Müslümanlar, aklımıza gelmiyorsa iftar
sofralarımızda, kusuruma bakmayın dostlar, tam değil Müslümanlığımız.

Myanmar
neresi biliyor musunuz? Arakan diye bir yer duydunuz mu? Burada, Burma?da, biz
iftar sofralarımızı beğenmezken, Müslümanlar katlediliyor, haberiniz var mı?

Ne yapayım
diyemezsin? En azından haberdar olacaksın. Rahatın kaçacak. Huzursuz olacaksın.
Üzüleceksin. Yüreğin yanacak. Dua edeceksin en azından. Kabinde iman olunca tüm
Dünyayı dert eder insan?

İnternette
birçok fotoğraf ve görüntü yayınlandı. Facebook?ta bunları paylaşmakla
sorumluluktan kurtulamaz Müslümanlar. Belki paylaşılan resim ve fotoğraflar
uydurma ama şu anda Burma?da , Budistlerin, Müslümanlara yaptığı zulmün,
internete yansıyanlardan daha vahim olduğu haber veriliyor.

Bölgeden
gelen haberlere göre: Geceleri polis ve askerler Müslümanların evlerine baskın
yapıyor ve herkesi alıp götürüyor. Alınan Müslümanların akıbetleri hakkında ise
hiçbir bilgi yok. Ölü sayısıyla ilgili kesin bir rakam verilemiyor. Çünkü
saldırılarda ölen Müslümanların cesetleri yakılıyor ve ortadan kaldırılıyor.
Amaçları Müslüman olan herkesi yok etmek.

Haber
ajanslarına açıklama
yapan Dalo adlı bir mazlum diyor ki:Bizi orada
öldürüyorlar. Çocukları öldürüyorlar. Kaçmak zorunda kaldık. Burada çalışacak
bir işimiz yok, gelirimiz yok. İki gündür yemek yemeden oruç tutuyorum

Bursa İnegöl
için İftar vakti dostlar, afiyet olsun?





BAŞÖRTÜLÜ ÇALIŞMANA İZİN VEREMEYİZ

CarrefourSA diye bildiğimiz
AVM, Kızılay ile bir anlaşma yapmış. Ramazan ayında satışa sunulmak üzere
kumanya paketi hazırlanmış. Amaç kumanyaları Kızılay aracılığı ile ihtiyaç
sahiplerine ulaştırmak. Allah razı olsun? Buraya kadar her şey güzel, değil
mi? Ramazan,yardım, bunlar anlamlı şeyler.

Ancak bu anlamlı
hikayenin devamı hiç de güzel değil.

Kızılay Ataşehir Şubesi,
protokole dayanarak Kozyatağı CarrefourSAnın girişine yardım çadırı kurar.
Kızılay, buraya görevli olarak Elif Demirci isimli gönüllü çalışanını gönderir.

Basına yansıyan habere
göre, Elif Hanım, gönüllü olarak yardım
çalışmalarına devam ederken CarrefourSAdan bir yetkili gelerek başörtülü
olduğu için Demircinin çalışmasına izin veremeyeceklerini bildirir.
Genel müdürümüz çadırı kameralardan izledi. Elif Demircinin başörtülü
çalıştığını gördü. Buna izin veremeyiz. diye uyarır.

Yaşananları Elif Demirci hanım şöyle anlatıyor:
Kızılay standında gönüllü çalışan, birimiz başı açık iki kişiydik.
CarrefourSA yetkilileri yanıma geldiler ve sizin burada başörtülü olduğunuz
için çalışma izniniz yok, ya başörtünüzü çıkarın ya da buradan gidin dediler.
Ben de başörtümü , gideceğimi söyledim. Bunun üzerine bana eğer istersem içeride
müşteri olarak alışveriş yapabileceğimi ancak çalışan olarak başörtülü
duramayacağımı belirttiler.

Bu ne saygısızlık Bu ne ilkel bir davranış Hangi
çağda yaşıyoruz? Ramazan ayı birileri için reklam ve kazanç fırsatı mı?
Birileri için başörtülü vatandaş sadece potansiyel bir müşteri mi olabilir?
Üstelik ramazan ayında, gönüllü bir hayır işinde bu muameleyi görmek ne kadar
kötü Amerika?da olsa, yaptıkları ayrımcılıktan dolayı milyonlarca tazminat
ödetirler adama? CarrefourSA yetkilisini, bu çağdışı, saygı ve hoşgörü dışı,
davranışından dolayı kınıyorum. Umarım en kısa sürede özür diler ve olan
bitenin fevri bir davranış olduğunu ilan ederler.

ÇOCUKLARI CAMİLERDEN
KOVANLAR, CAMİYE GELMESİN

TRT Diyanet TVye konuk
olan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, camideki çocuğa tahammül edemeyeceklerin teravih
namazlarını evde kılmalarının daha uygun olacağını söylemiş. Güzel söylemiş.
Ağzına diline sağlık.

Camiler manen Allah?ın evleridir. 7?den 70?e camiye
gelenler Allah?ın misafiridirler. Hiçbir insanın tapulu malı değildir camiler.
Kimse kimseyi kovma hakkına sahip değildir o mekanda.

Özellikle ramazan ayında çocuklar daha çok koşuyor
camiye. Belki bir eğlence, belki bir oyun olarak görüyorlar teravih namazını.
Olsun. Bu yaşlarda anlamaya başlarlar hayatın bir kulluk olduğunu. Bu sebeple ilk defa camiye gelen
çocuklarımıza büyük bir hoşgörü ve sevgi göstermeliyiz.

Peygamber Efendimizin
(s.a.v) mescidinde çocuklar da olurdu. Mescide sesleri çıkar, gürültüleri olur
ama Efendimiz hiç onlara kızmazdı. Bilakis çocukları görünce sevinir, mutlu
olur, onları kucağına alır, öper, koklardı.

Başkan Görmez demiş ki: Eğer herhangi
birimiz cami ile ilk defa tanışmaya gelen çocuklarımızın muhayyilesinde cami
ile, namaz ile ilgili acı bir hatıra bırakacak şekilde kendimize hakim
olamayacaksak, evimizde teravihi kılmamız daha doğru olacaktır. Ama camiye
gidiyorsak o takdirde ilk defa camiye gelen çocuklarımıza çok daha büyük bir
itina ile yaklaşmamız, özen göstermemiz lazım

Çocuk ilk defa geldiği
camide azarlayan dedeler, çatık kaşlar, sus işareti yapan parmaklar, kalkan
eller ile karşılaşmamalı.

Bu arada TRT?nin yeni
bir kanal kurarak, TRT Diyanet adı ile yayın yaptığını hatırlatalım. TRT
Diyanet?i uydudan izleyebilirisiniz.



108 YAŞINDA ORUÇLU HASAN DEDE

Hatırlıyor musunuz, ilk orucunuzu? Kaç yıldır oruç
tutuyorsunuz? Daha kaç yıl oruç tutmak nasip olacak acaba?

108 yaşındaki Hasan dedenin oruç aşkını okumuştum
gazetelerden. Paylaşayım?



Osmaniyenin Düziçi ilçesinde yaşıyor Hacı Hasan Marsık Dede.

İlk oruç tutmaya başladığında 7 yaşında imiş.
Anlattığına göre; 9 yaşından beri eksiksiz oruç tutuyor. Hiç bozmamış, hiç
yememiş orucunu.

Hasan Dede diyor ki: Bu yaşıma kadar orucumu hiç
aksatmadım. Oruç tutmak insanlara sağlık veriyor. Zindelik kazandırıyor.
Ölünceye kadar tutmaya devam edeceğim. Allah son nefesinde iman nasib
etsin. Hala hayatta mı bilmiyorum, Hasan Dede?

Çocukları ve torunları yaşı sebebiyle oruç
tutmaması yönünde telkinde bulununca Siz orucun ne olduğunu bilmiyor
musunuz? Beni orucumdan mahrum etmeyin diye sitem ediyormuş.

Hasan Dede diyor ki: Yemek seçmiyorum. Özellikle
süt, ayran, yoğurt ve yufka olduğu zaman başka yiyecek aramam.





Hasan Dede, 1901 yılında Şamda doğmuş. Aslen Malatyanın Darende
ilçesinden. 12 çocuk ve 100den fazla torun sahibi. Allah hepimize
hayırlı,güzel,uzun bir ömür nasip etsin?

BU BESİNLERDEN UZAK DURUN

Beslenme ve Diyet Uzmanları uyarıyor.

İşte Ramazan
sofralarının vazgeçilmezi olan tatlıların nasıl tüketilmesi gerektiği ve iftar
sofralarında olmaması gereken besinler:

1- Kızartmalar,

2- Çok yağlı yiyecekler,

3- Aşırı baharatlı yiyecekler,

4- İşkembe, ciğer, dil, beyin gibi sakatatlar,

5- Sucuk, salam, pastırma gibi yiyecekler,

6- Aşırı meyve suyu, meşrubat ve soda,

7- Katı yağlar,

8- Aşırı hamur işi tüketimi,

9- Aşırı kuruyemiş tüketimi,

10- İçeriğini bilmediğiniz gıdalar.

İftar sofralarının vazgeçilmezi olan tatlıları
tamamen kaldırmak doğru değil.

Ancak bu dönemde uzun süreli açlığın ardından ağır
bir yemeğin peşine tüketilen tatlıların kan şekerinde ani yükselmelere, bunun
da beraberinde bazı hastalıklara yol açabileceğini unutmayalım.

Bu nedenle
tatlı tüketimini kontrollü yapmalıyız.

Uzmanlara göre; Ziyafet sofralarının vazgeçilmezi
olan şerbetli tatlılara iftar sofranızda yer vermemek sağlıklı bir tercih
olacaktır. Tatlıdan vazgeçemeyenlerdenseniz özellikle dondurma veya sütlü
tatlılar hem tatlı ihtiyacınızı karşılayacak, hem de sağlığınızı riske
sokmayacaktır.