Osmanlı döneminde Ramazan tadıyla, heyecanıyla tüm coşkusuyla yerinde yaşanırdı. Ramazan gelmeden evvel bütün insanlarda tatlı bir telaş başlar ve gereken hazırlıklar yapılırdı. Komşu ve akrabalar bir araya gelerek, çeşitli yiyecekler hazırlanırdı. Birçok yörenin kendine has yemekleri, iftar ve sahur sofralarını süsler, bilhassa komşular birbirlerine yemekler gönderirlerdi. Böylece her komşunun sofrası zenginleşirdi. Karşılıklı iftar davetleri yapılarak, insanlar arasındaki birlik ve beraberlik, muhabbet artardı.

Konaklarda iftar; Ramazan geldiğinde, İstanbul’un bütün evleri herkesin durumuna göre, birer ziyafet evi haline gelirdi. Herkes akraba ve dostlarını evine iftara davet eder, ikramlarda bulunulurdu. Konaklarda ise, Ramazan akşamları büyük hazırlıklar yapılır, süslü ve büyük sofralar kurulurdu. Hurma sofraların olmazsa olmazlarındandı. Bununla birlikte zemzem ikramı da yapılırdı. İftar saatine yakın bir zaman diliminde, Kur’an-ı kerimden bazı ayetler okunur ve herkes sessizce dinlerdi. Bu arada vaktin girdiğini bildiren top da atılmış olurdu.

Davetsiz iftara gidilebilirdi; Ramazanın en önemli özelliklerinden biri de iftar sofralarına davetsiz gidilebilmesiydi. Osmanlı sarayına Ramazan ayı boyunca davetsiz gelinebilirdi. Bunun haricinde Osmanlı sarayının hususi davetleri de olurdu. Büyük devlet adamlarının ve zenginlerin hanelerinde hususi davetler verildiği gibi, kapıları her gece isteyen dost ve misafirlerine de açık olurdu. Gelen geri çevrilmez içeriye alınırdı. Yapılan iftar ziyafetinden sonra yatsı namazı vakti gelince, hane sahibi ile orada hazır bulunanlar hep beraber teravih namazı kılarlar, daha sonra biraz sohbet eder ve dağılırlardı.

Konaklarda sahur; her sınıftan halk kendi mali gücüne sahur için yemek hazırlardı. Sahur yemeği suyu alınmış söğüş et veya ızgara köftesi ve donmuş paça, hususi yapılmış simitten makarna, hafif tatlılardan sütlaç, ayva ve elma tatlısı, hoşaf ile münasip sebzelerden ibaret olurdu. Sahura kalkmak bütün çocukların hoşuna gittiğinden, validelerine kendilerini uyandırmaları için akşamdan ısrar ederek ricalarda bulunurlardı. Bu büyük konaklarda geceleyin de sahur yemeği için fakir-fukara gelir, onlara ayrılan sofralarda yer alırlardı.

Emekli devlet mensubu kimseler, fazla hizmet ve meşguliyetleri olmadığından, öğle namazlarını cemaatle camide kılmak için erkence konaklarından çıkar, namaz kıldıktan sonra bir süre camide kalır, ibadetle meşgul olurlardı. Dışarı çıktıklarında, gördükleri fakirlere hediyeler vererek yardımda bulunurlardı. Yardım ve bahşişlerin açıktan verilmeyip, bir zarfa konması veya en azından bir kâğıda sarılarak verilmesi büyüklerin adetlerindendi.

Sûre isimli sofralar; Bursa’da Ramazan sofralarına ayrı bir renk katan hoş bir adet vardı. Nedimenin misafirlere salonun kapısında takdim ettiği şimşir kaşıklarda Kurandaki sure ismi yazar, herkes aldığı kaşıkta hangi sure ismi yazıyorsa, o ismin yazılı olduğu sofraya otururdu. Böylece zengin-fakir, rütbeli veya rütbesiz herkes yan yana oturup yemek yerdi. Yemekten sonra da şimşir kaşıklar, üzerlerinde sûre isimleri yazılı olduğu için yakılır ve külleri gül bahçesine dökülürdü.

Çocukların orucu; Anadolu’nun bazı yerlerinde ilk defa oruç tutan çocuklara çeşitli hediyeler verilirdi. Bazı yerlerde de çocukların oruçları satın alınarak oruca teşvik edilirdi. Tam gün oruç tutamayacak kadar küçük olan çocuklara öğle vakti oruçları açtırılır ve buna da “tekne” orucu denirdi.

Huzur dersleri; Ramazanlarda Padişah’ın huzurunda tefsir dersleri okunurdu. Padişahın huzurunda okunduğu için bu derslere huzur dersleri denirdi. Ders esnasında Padişah dâhil herkes diz çökerdi. Dersler saray salonlarından birinde ve öğle ile ikindi arasında yapılırdı. İlk huzur dersleri Osman Gazi zamanında başlamış, Sultan Murat Hüdavendigar’ın tertibiyle resmileşmişti. Âlimler halk içinde camilerde tefsir, hadis ve fıkıh dersleri yaparlar, umumi vaazlar verirlerdi.

İşte Osmanlı döneminde Ramazan her anıyla doyasıya yaşanıyordu. Nerede o eski Ramazanlar demektense, içinde bulunduğumuz bu kıymetli ayı değerlendirme adına, ecdadın bıraktığı Ramazan güzelliklerinden faydalanabiliriz.