Dedi Mustafa. Kim bu Mustafa? ... İslamoğlu'ndan bahsediyorum. Öncelikle şunu ifade edeyim kendimi kötü hissediyorum. Zira kitaplarını okuyarak ilmimizi artırdığımız, etkili cümlelerini ezberlediğimiz bir yazarın -alim değil, dikkatinizi çekerim- dedikleri üzerinden eleştirmek istemezdim.

Fecabook'ta paylaşılmış ufak bir videosunu izledim. Kendisine yazılmış itirazları sıralarken elinin ayasının defter yaprağı kabul etmiş de oradan okuyormuş gibi yapıyordu.

"Ben protokolü sevmiyorum Rabbim içimizdekini biliyor" dedi ve protokolün ne olduğunu açıkladı. "Ben, Allah dedikten sonra 'celle celalühü' demiyormuşum" diye itiraz edenlerin aklını küçümser gibi jest ve mimikle konuşmasına devam ederken kamera dinleyenleri gösteriyordu. Onlar da gergindi. Duyduklarını hazmetmeye çalışıyormuş gibi bir hal vardı.

"Kur'an da Rabbimiz celle celalühü diyor mu isminden sonra? Hayır. Lazım olsa idi orada yazmaz mıydı? Kur'an da dört yerde Muhammed ismi geçiyor ama hiçbir yerde salat ü selam yazmıyor?" diye devam etti.

Gönlümü rahatsız eden şuydu: "Celle celalühü ve salat ü selam" ibarelerini sıkıcı bir protokol ibaresi kılıp ortalama insanlara sevimsiz gelen bu resmi ifadeler üzerinden bir niyet açıklaması yapmış olasıydı.

Aslında her zaman araştırmaya ve incelemeye önem veren bir insanımdır. Kur'an-ı Kerim'i on beş yılda ders ders işleyen bir insana karşı durmak haddim değildir. "Hitamü'l misk programı" ile muhteşem bir final ile bitirilen derslerin ardından Esma-ü'l Hüsna dersleri ile devam ediyor. Onca eleştiri yapan dostlarıma karşı güzel ifadeleri üzerinden savunurdum kendisini.

Ancak, son zamanlarda aşırıya kaçan eleştiriler de dinleyince gönül rahatsızlığım arttı. Zihin değişikliği yaşamaya başladım. Bilgiyle değişen kanaatlerim yine yeni bilgilerle öbür tarafa tartmaya başladı. Fakat benim en rahat eleştirdiğim noktalar dil terbiyesi noktasında, üslup konusunda takılıyorum.

Şimdi şu yaklaşımı sevmedim açıkçası: Rabbimiz uygun bulsaydı o ibareyi kendi isminin sonuna yazardı. Muhammed'den sonra da bir salat ü selam yazardı. Kur'an da yoksa ben de kullanmam. Yani Kur'an'da böyle bir ifade yok diye -hadislerde olsa bile- kullanmamasıyla neyi anlatmaya çalışıyor. Ana mantık bu: Kur'anda yoksa niçin kullanayım. Kur'an da olmadığını biliyor ve onun sabitliği üzeriden bir iddia geliştiriyor: Allah kullanmadıysa ben niçin kullanayım.

Yani var olandan yola çıkıp olmayanı tasarlayıp bir kural geliştirmek. Burayı anladınız mı bilemem ama böyle bir yaklaşım var sanki. Bunca zamandır Kur'an-ı Kerimle yoğunlaşan kadim İslam alimlerinin uygun hatta güzel gördükleri ibareleri itiraz ederek kendi aklını yüceltmeye çalışmak... Çok sıkıcı ve hata tehlikeli de...

Efendimiz (sav); "Benim ismin anıldığında salat ü selam getirmeyenin burnu yerde sürünsün..." hadisinin yanına "Allah ve Melekler ona (peygambere) selam eder siz de salat ediniz" ayetini ekleyince neleri yok saydığını fark etmek lazım gelmez mi?.

Ben de nüfuz kağıdında sayın yazmadığı için sadece kaba bir isimle hitap edilse acaba uygun düşer mi? Hatta çok mühim olsaydı devletin verdiği kimlik kartında "sayın, muhterem, saygıdeğer" gibi ifadeler kullanılırdı değil mi?

El öpmeyle, kibar ve saygılı davranmak kimseye bir düşüklük getirmez. Başkalarını küçük gören aslında üstü kapalı kibirleniyordur demek de yanlış olmaz sanırım.

Edep Ya Hu, demek son sözümüz olsun.