İşini severek yapan kaç kişi vardır etrafımızda?

Şu yakınışları duymayan yok gibidir:"Doktor olacaktım ancak babam mühendis olmamı istediği için mühendis oldum."

"Ressam olmak isterdim ancak aileden onay çıkmadı. Tercihlerimden birine yerleştirildim, ekonomi okudum, şimdi bir bankada memur olarak görev yapıyorum."

"Bilim adamı olmak isterdim, uzayı merak ediyordum. Fen, kimya en başarılı olduğum derslerdi, ancak üniversite sınavlarında başarılı olamayınca üniversiteye gitmedim, şimdi otomobil tamircisi olarak çalışıyorum."

Ülke olarak bilimde, sanatta, sporda ve teknik gelişimde muasır medeniyetin üstüne çıkmamız ancak çocuklarımızı baskın yeteneklerine göre eğitmemizle mümkün olacaktır. Her alanda 2023 vizyonuna odaklanan devletimiz, eğitim sistemimizi de bu gerçeklere göre yeniden yapılandırmak zorundadır.

Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'a son zamanlarda gündeme getirdiği "YETENEĞE GÖRE EĞİTİM MODELİNİ" çok takdir ediyorum.Aynı eğitim modeli Japonya gibi teknolojide çok ileriye gitmiş birçok ülkede uygulanagelen bir sistemdir.

Aslına bakarsanız son derece basit ve mantıklıdır da.Eğitim kreş aşamasında uzman pedagog ve psikiyatristlerin denetiminde başlıyor.

Çocukların oynadıkları oyuncaklarından tutunda davranışlarına kadar her türlü bulgu büyük bir titizlikle ele alınıp "MESLEKİ EĞİLİM PROFİLLERİ" oluşturuluyor.

Pekü ne işe yarıyor bu profiller?Şayet çocuk o yaşlarda mimari ile ilgili oyuncak ve oyunlara yöneliyorsa ona bu yönde eğitim veriliyor. Diğer dallardaki bilgiler sadece temel olarak veriliyor. Yani eğer çocuk eline kalem kağıdı alıp resimler çiziyorsa, ona mühendislik bilgileri yüklenmiyor. Daha çok görsel sanatlarla ilgili bölümlere kaydırılıyor eğitimi.Bu uzun bir süreç. Kreşten başlayıp yükseköğrenime kadar devam ediyor.

Sonuç: Sözde Dünya klasmanında anlı şanlı okullarımız varken köprülerimizi Japonlar gelip yapıyor.

Pekü; Çözüm nedir? Diyorum ki; Eğitim bir ülkenin en büyük özvarlığı, zenginliğidir, bu zenginliği keşfetmek için tıpkı yeraltı kaynaklarını belirlemek için gösterdiğimiz çabanın benzerini yaparak, Türkiye'deki çocukların yetenek haritası çıkartılmalıdır.Tıpkı bir maymun, aslan, kartal ve tavşanı aynı çıtadan atlatmaya çalışmak gibi...Doğuştan var olan yetenekleri, ilgi alanları, hayalleri, sınav ve kazanma odaklı bir eğitim sistemi içinde hapsediliyor. Ardından çıtadan atlayamayan kaybediyor.Şimdi kolları sıvayalım .

ÇOCUKLARIMIZI YETENEKLERİNE GÖRE EĞİTELİM.

"Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek, on yıl sonrası için ağaç dik, yüz yıl sonrayı düşünüyorsan, insan yetiştir." Demişler ya hani; İşte o yüzyıllık sürecin başlangıcı bu yıl olsun! Sevgili ile kalın.