Bağrında önemli olayları barındıran günler için methiyeler düzülür. Tarihi gündür o gün, milattır, dönüm noktasıdır, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır vs. vs… İnsanlar yani milletler için önemli olanları bu günleri takip ederek bulabiliriz. Buradan hareketle o milletin karakterini tespit edebiliriz. Tabii tüm mesele bu mu? Karakterini tespit etmek yani…Hayır tabii. “Tanıdığın bir düşman, tanımadığın dosttan daha az tehlikelidir” zaviyesinden bakarsak mevzuya daha farklı bir hissiyat kaplar içimiz. Onunla irtibatınız çerçevesinde biçimlenir her şey. Tanımak ve tanımlamak az önemli şey değildir. Şimdi ramazan günleri, oruç mevsimindeyiz. Nefesimizin açlıktan koktuğunu söyleyenlere “Allah katında misk gibi kokar oruçlunun ağzı” sözünü hatırlatmak zamanıdır. Oruç; ne büyük bir ibadet, ne hikmetli bir ibadet… Hayatımızın en temeli olan gıdaların yasaklandığı zaman dilimi. Hayat kaynağının ve enerji depolarının reddedilmesi. İnsan orucu hemen hisseder ve beden ülkesinde sükunet rüzgarları eser böyle bir zamanda. “Ben oruçluyum, ben oruçluyum, ben oruçluyum” biçimde kelama aktarılmış kutlu peygamber sözünün hayata geçirilme vaktidir Ramazan. İnsan anladığı ve anlamlandırdığı şeylerin önemine vakıf olur. Okumak ise anlamaya yöneltir insanı. Öyle ise ramazan konulu kitaplar okumalıyız. Sezai Karakoç’un İslam isimli eserindeki iki üç sahifelik oruç kısmı harika bir anlam taşır. İlmihal kitaplarında oruç fıkhını okumak gerekir. Anlam ruhumuza doldukça eylem bedenimizden fışkırır. Orucu en kolay kılan eminim ki niyettir. Niyet ettim yarın Ramazan orucu tutmaya… Ertesi gün hava çok sıcakmış veya çok ağır iş varmış, veya üniversite sınavı varmış vız gelir. Niyet sağlam olduktan sonra gerisi çok önemli değil. Kalplerimiz değil mi ki Allah’ın elinde. Değil mi ki O bizi asla bize bırakmaz ve elimizden tutar. Onun rızasının dışında herhangi bir güç bizi asla aç bırakamaz diyenler nasıl da sadakatle aç susuz kalır, sabreder. Hareketler yavaşlar hız çağının insanlarında. İçlerinden kutsi bir his bürür bakışlarını, gözlerine sahip çıkmaya çalışırlar. Başlar önde ulvi bir kalple mescide gidesi ve Kitabı dinlemeyi ister. Ruhu zayıflatan ve bedene iş buyuran aşırı gıdalar hükmünü kaybeder. Canımız canı vahyin anlamı dolar ruhumuza. Oruç bizi tutar, günaha salmaz. Midesini aç bırakanlardan, dilini ve bedenini dizginleyenlerden öte kalbini gizli günahlardan sakınanlara kadar herkes belli bir seviyede olurlar. Ramazan, oruç ve Kur’an İslam toplumlarında görülen muazzam değişimin öncüleridir. Acıkanlara acizane tavsiyemdir, Kur’an-ı Kerim okusunlar. Zira vahyin kaynağı ile ruhun kaynağı aynıdır. Serumla gıdalanan bir insan gibi oluyor insan. Mutlaka vahiyle beslenmek lazımdır. Niyet, kalbin bir işi yapmaya niyetlenmesidir. Kalp Allah rızası için oruç tutmaya niyet ederse, zira bu ibadet başkası için katlanılacak bir şey değildir. Sevabını Allah’ın verdiği bir ibadet. Melekler bile kalem oynatmaz. Bir de düşünmenizi öneririm. Ramazan ayında ve bayram aylarında yapılan bir çok şey toplumsallığımızı artırıyor. Sosyal dayanışma imkanı sunuyor. Fakirler, yoksullar, acizler herkes bereketleniyor iftar sofralarında. Uzak diyarlara selamlar gönderiliyor ve iftara çadırları kuruluyor. Rabbimizin hikmeti büyük ve çok anlamlı. Ramazan ayında gafil olmak, zulmetmek daha kötü. Müslümanların üzerinde gezen kara bulutların dağılmasına vesile olacak gönül aydınlığı nasip etsin Rabbim, duasıyla bitiriyorum.