Şubat ayı içerisindeyiz malumunuz. Çok uzun yıllar öncesine dayanmasa da bilinçli Müslümanlar bu ayı şehadet ayı olarak benimserler. Bu vesile ile bir çok şehidi anan Müslümanlar, onların yaptıklarından bahseder ve onlara özenti duyarlar.

Şehitliğin nasıl bir değer taşıdığını anlamak zorundayız. Zira vatanın bağrında yatanlara kıymet vermeyen nesiller o topraklarda yaşama hakkını koruyamayacakları gibi, hak da iddia edemezler. Evet, kuru bir toprak kavgasını övmek değil yapmak istediğimiz. Yeryüzü Allah'ın mülkü, "bir yerde dini yaşama imkanı yoksa yeryüzü dar mıydı?" uyarısını da biliyoruz. Ancak, zaten bu ayette kastedilen de bu değil.

Millet, kendi şehitlerine, ontolojik olarak sahip çıkar. Yaratılışın doğal bir sonucudur bu. Eğer Avustralya'dan kalkıp bir seher vakti saygı duruşu için ta Çanakkale'ye geliyorsa bu insanlar, bunun başka anlamı yoktur.

Vatanı savunmak en önemli işlerden biridir ki topraksız kalmayız. Fakat bahsetmek istediğimiz bir düşünceyi, bir davayı savunarak ölenler de şehittir. Ki Efendimiz (sav)'in dilinde "gerçek şehit; la ilahe illahlah" kelimesinin yüce olması için, yükseklerde olması için çalışırken ölenlere şehit denir.

Dünyanın farklı coğrafyalarında sözü edilen amaç için mücadele ederken öldürülen şehitler var. Amerika'dan Afroamerikalı Siyahi adam Malcom X, Mısır'dan İhvan-ı Müslim'in kurucusu Hasan El Benna, Anadolu'dan şapka kanunu vesilesiyle şehit edilen İskilipli Atıf Hoca, 80 darbesi öncesi Fatih Camii avlusunda Şehit edilen Metin Yüksel, Avustralya'da bir camii açılışına giderken trafik kazasında kaybettiğimiz Mahmut Esad Coşan Hoca Efendi, hayatı mücadele içinde geçen Türk siyasetinin renkli simalardan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca...

Bunlar falanca takımın ilk on biri değildir. Gençlerimiz, öğrencilerimiz bilirler mi ki? Şehitler kanlarıyla yaktıkları meşalelerle milletin yolunu aydınlatan insanlardır.

Şahadete özlem çok önemlidir. Onu Efendimiz sav) dahi istemiştir. "Cennete girenlerden hiç kimse dünyaya dönmek istemez, ancak şehitler başka. Onlar ulaştıkları nimetler sebebiyle tekrar dünyaya dönmek isterler.

Cennete gülümseyen yiğit adamlardır onlar. Onlar, adanmış adamlardır. "İnsanların içinden öyleleri vardır ki Allah'a verdikleri sözde durdular, kimileri de verdikleri sözden asla dönmediler, ahitlerini bozmadılar" buyruluyor bir ayette.

İçimden geçen şu; o sözü edilen müminlerden biri de ben olmalıyım. Allah'la ahitleşmeliyim. Ben de senin yolunda, din-i mübinin uğruna, Senin rızan için, her anımı İslam'a, insanlara ve insanlığa, vatana ve memlekete hizmetle geçirmek istiyorum" deyiversek. Sözümüzden hiç dönmesek. Nasılsa sonunda kavuşacağımız nimetler büyük ve Rabbimizin ve rızası Cemalullah.

Mavi Marmara'da şehit olanların adına İnegöl'den 9 tır yardım gönderildi Suriye'ye... O tırların gidişini izlerken "hakikaten şehitler ölmez" Rabbim doğru söyledi. İşte onların adı bile mazlumlar için yaşam kaynağı oluyor, demiştim.

Mevlana der ki; "toprağa düşen hangi tohum fidana durmadı ki" diyor. Şehit toprağa düşen ve binler yeşerten bir tohumdur. Ne zaman, nerede olacağı bilinmez ama bu böyledir. Furkan'ın kabri başında hidayete erenlerin hikayelerini okudum gazetelerden. İmansıza hidayet, mazluma yardımcı oluyorlar her halleriyle. Bu kadar hayırlı insanları unutmak ve Şubat ayını boş geçirmek doğru değil diye düşünüyorum.

Allah (cc) Kitabında övmüş onları, Efendimiz (sav) hadislerinde methetmiş onları, sevdikleri, dostları gıpta etmiş ve yüceltmiş onları... Bu vesile ile şehitleri tanımaya, onlar için yazılmış şiirleri okumaya, ezgileri haykırmaya vakit bulmalıyız. Çeçenistan'da, Afganistan'da, Suriye'de, Mısır Rabia meydanında, Irak'ta, Anadolu'da, Filistin'de, Türkmenistan'da, Amarika'da şehit düşenler için El Fatiha...

.