Aday gösterildiğini duyduğumuzda hepimiz şaşırmıştık, sen bile? Nereden çıktı bu çocuk, kimdir, ne iş yapar sorularının cevabı bir avuç kişiye malumdu? Dürüst, çalışkan, zeki, ama tecrübesiz dediler, amenna dedik. İsmini büyük harflerle yazıp önümüze sunanlar, yanılıyor olamazdı ve kimi takdim etseler, oyumuz onundu zaten?

O çocuksu ve masum yüz, o pak sima şanslıydı belli ki doğuştan. Ya da iyi bir referansı vardı duadan yana? Örnekleri çoktu böylesi hikâyelerin bu memlekette ve biz yadırgamadık?

İlk anları ne heyecanlıydı, ne telaşeliydi seçilmişliğinin, hatırlıyorum. Alışkın değildi övülmeye, alışkın değildi toplumun gözü önünde olmaya. Tam aksine, sakin bir hayattı arzuladığı; ticari hırsları vardı ve çocukları çok seviyordu sadece. Ve biricik annesi için, çileli hayatına ödül olası şeyler düşünüyordu yalnızca...

?Sayın başkan? diye takdim edildiğinde gururu okşanıyordu ancak, eve döndüğünde yine o mahcup, o anakuzusu haline geri dönüyordu? Lakin soyundan gelen bir gururlu ve kendine güvenir hali vardı zamanla öne çıkan?

Bir tecrübeli ustanın halefiydi kendisi ve her daim hamisiydi ustası? Memleket sevdası, Allah korkusu ve hizmet aşkıyla ateş basıyordu yüreğini; çok şey yapmak istiyordu bir an önce?

Bir takım oluşturmak istiyordu, akil adamlardan; ama hiç hazırlıklı değildi buna. Zamanı olmamıştı düşünmek için bile, bu yüzden ustası ne derse o olsundu şimdilik?

Bir gün selefi de gittiğinde, yalnız kaldığında yani, bir garip sistem kendiliğinden oluşmuştu? Organik bir durum vardı ve iradesi dışında gelişiyordu çoğu şey. Esip gürlediği mevzulara ?evet? demek zorunda kalıyordu sonunda.

Akıldaneleri, kendinden akıllı değildi. Her gün birlikte oturup kalktığı insanlardı fikir danıştıkları ve sulanmıştı ilişkileri.

Yardımcılarına bakıyordu da Hazreti Ali?nin şu durumu geliyordu aklına: Bir gün etrafındakiler Halife Ali?yi tenkit ediyordu fütursuzca. Ali halife olduğundan, Ali başkan olduğundan beri Müslüman âleminin iyi yönetilmediğini iddia ediyor, cihad ve tebliğde nasıl geri kalındığını anlatıyorlardı. Hazreti Ali?yi suçluyor, Ebu Bekir?i, Ömer?i, Osman?ı övüyorlardı. Onların döneminde fethedilen ülkeleri, yapılan reformları, birlik ve dirliği örnek gösteriyorlardı da, acımasızca eleştiriyorlardı Allahın Aslanını? Ali suçlamaları tek tek dinleyip onayladı ve kabul etti. ?Yalnız? dedi. ?O başarılı halifelerin iktidarları döneminde yardımcıları; Ömer?di, Osman?dı, bendim. Benimse yardımcılarım sizlersiniz. O halde, varsa başarısızlığımın ortağı, sizler değil misiniz?...? Anlamıştı ki, güvenle oturabileceğin sağlam bir sandalyenin, sağlam dört tane ayağı olmalıydı?

Hataları olmuştu bilinen. Bilinmeyenleri kendi sırrıydı, amma bir yanı korkuyordu deşifre olmaktan. Oysa bilmeliydi ki, en büyük affedici vardı ve affederdi medet umanı?

Liyakatli çalışanlarını mağdur ettiğini, dağıttığını çevresindeki en güvenilir dostlarını, herkes gibi kendisi de itiraf ediyordu. Hazmedemiyordu kendi adaletsiz kararlarını.

Şaibeli mevzular konuşuluyordu ve hassas, alıngan tarafı, duygusal savunmalar yapmak zorunda bırakıyordu kendisini? Konuşuluyordu ki; başkan eski başkan değil, masum değil, adaletli değil. Eskisi kadar titiz değil kul hakkına, Allah korkusuna?

Güzel başladığı hikâyesi güzel bitmeliydi hâlbuki. Bu da bir imtihandı ve imtihan bitmek üzereydi. Bir sonraki tercihte kendisi olmayacaktı büyük ihtimalle. Oysa halefini tespit edip, hazırlamamıştı kendi yerine, âlicenap bir baba gibi? Zaman zaman nefret ettiği makamı, koltuğu, çok cezbeliydi, çok sıcaktı. Nasıl bırakılır bilmiyordu ki, nasıl terk edilirdi bir başkasına?.

Ayrıldığında geride birçok eser de bırakacak zaar? Hani şaşalı açılışlarını birlikte yaptığımız, yapılması gereken; karşılığı saygı, maaş ve minnetle ödenmiş şaheserler?

Kul hakkı kalacak birde, yaratanın tek karışmadığı? Öyle bir hak ki, fiilinden, eyleminden, niyetinden? Karınca da sorar hesabını, bir mazlum da sorar kararınca?

?.

Kader, süresini tamamlayanı tekaüt eder, bir kervandır su misali akar ya?

Tekaüt de olsa, masada dördüncü olmaktan başka danışılası bir ehli akıl kalmalı başkan? Tecrübelerini, yanlışlarını, hayallerini dobra dobra paylaşabilmeli, tertemiz bir vicdanla.

Ve dahası,

Vakit gelip te hak vaki olduğunda, bu dünyadan binlercesinin omuzlarında ayrılırken,

?şahit ol ya rab, hepsi razı benden? diyebilmeli?

?.

İnegöl?de üç kişiden biri başkan nasılsa, ben kendi başkanıma ithaf ediyorum bu yazıyı; siz de öyle yapın?