Haberlerde "Seçim sath-ı mailine girdiğimiz şu günlerde..." diye başlayan cümlelerle büyüdük biz.

Babalarımızın bir Ecevit'i vardı ki O'na Karaoğlan derlerdi; Bir de Demirel vardı. O'na da "Çoban Sülü" derlerdi.

O günlerde pek aklımız ermezdi.

Televizyon tek kanallıydı ve orada söylenen her şeye kayıtsız şartsız inandırdık.

Çoban Sülü gider Karaoğlan gelirdi.

Siyasette döngü bu şekilde giderdi.

Hemen 10 yılda bir askerler çıkar yönetime el koyar ve ülkemizi 15 20 sene geri götürülerdi.

Şükürler olsun o dönemler geride kaldı.

Artık tek kanallı televizyondan internet medyasına döndü iş ki zaten bu yazımı da bu mecradan okuyabiliyorsunuz.

Şimdilerde yine malum mecrada İnegöl'ümüz için partili partisiz adaylıklarını açıklayan birçok kişi oldu.

Şöyle dikkatlice göz gezdirdiğimde şayet parti olayına takılma durumu olmaz ise seçmenin işi hayli zor olacak gibi.

Hepsi birbirinden kaliteli ve donanımlı kişiler.

Parti olayına takılmamak kıstasına kendimi de dahil ediyorum.

Zira dünya yansa oy vermeyeceğim bir partinin adayını geçmişteki icraatlarından dolayı oldukça başarılı bulabiliyorum.

Önceden şu mantık güdülürdü belediye seçimlerinde:

"Şayet iktidar partisinin adayına oy verirsem, kentime daha fazla hizmet gelir."

Cıks!

Gelmedi.

Gelmiyor.

Geleceğini de düşünmüyorum.

Üstelik o kadar bir özgüven patlaması var ki iktidar partisinde adaylarda her hangi bir değişim gereği dahi duymadılar.

Onlar bu düşünceler karşısında ölü taklidi yapa dursunlar alternatifler oldukça fazlalaştı.

Anlayacağınız bu seçimlerde hem İnegöl'de hem de Bursa'da olabilecek kitlesel kaymalar hiç kimse için sürpriz olmayacağa benziyor.

Bunlar bi' kenarda dura koysun, henüz hiçbir aday projelerini de açıklamış değil.

Bence bir an önce herkes iktidar partisinin olmayan icraatlarını sorgulayacağına kendileri bizlere neler verecek onu bir an önce açıklasınlar derim...

Adaylardan öyle birisi kazansın ki, sonucunda halk kazansın.

Hadi bakalım mottoyu da verdik buradan.

Gerisi siyasilerin işi.

İş başına!