Sen hiç sordun mu kendine ne için yaşadığını?
Rabb'inin senden istediklerini,istemediklerini...
Seni günde beş kere huzuruna davet eden Rabb'inin davetine kaç kere icabet ettin?
Kaç çocuğu gülümsettin şu kısa hayatında?
Bataklıkta olan ve bunun farkında olmayan kaç kardeşinin elinden tutup ona yardım ettin?
Kaç yetimi doyurdun?
Ne kadar yaşayacağını biliyor musun peki?
Ölen bir insanı "bir insan" olarak değil;"Türk,Yunan,Afgan bir insan" olarak sınıflandırana kadar yaşayacaksın kardeşim.
Sokakta mendil satan bir çocuğa iğrenerek bakana kadar,bir aile dağıldığında "iyi olmuş" diyene kadar yaşayacaksın.
Halepli bir çocuğun babasının ölüsüne sarılarak "Allah senden razı olsun baba." dediğini duyduğunda,içinde bir organın parçalanmış da,o acı bütün organlarına sıçrıyormuş gibi hissetmeyene kadar yaşayacaksın.
Çünkü sen kardeşim,bir insanı milletine göre sınıflandırıyor,başka hiçbir çaresi olmayan,günahsız bir çocuğa iğrenerek bakıyor,
Rabb'imizin en sevmediği helal olan,boşanan bir çifte,sırf içindeki kinden dolayı "iyi olmuş" diyebiliyor,
Bir çocuğun gözünden damlayan yaşı kalbine saplanıyor gibi hissetmiyorsan;sen sadece o ana kadar yaşayacaksın.
O zamana kadar da boş bir hayat yaşamış olacaksın.
Yaşadığın hiçbir duygunun gerçek olmadığını,ne kadar büyük bir ziyanda olduğunu,ahirette o Halepli çocuk senden hesap sorduğunda anlayacaksın.
O an hiçbir şey için geri dönüş mümkün olmayacak.
Zulme karşı sessiz kaldığında anlayacaksın...
İşte o zaman anlayacaksın yaşayan bir ölü olduğunu.
O anda bir daha öleceksin.
Temiz bir kalp taşımadığın her gün için defalarca öleceksin.
Berra ÇAMLIDERE
İ.H.L. 11.Sınıf