Gündemden kopalım diyoruz. Ancak gazetelere göz gezdirdiğimizde etkilenip kalıyoruz. Yeni kanaatler oluşuyor ve insanların beklentileri yön değiştiriyor. Siz, kalem erbabı olarak derin bir mecburiyet hissediyorsunuz gündeme takılmaya. Fakat , bugün kendi gündemimizi konuşalım yazalım istiyorum.

Şöyle biraz edebiyat parçalayıp gönlümüzü coşturalım diyorum. Geçen hafta öğrencilerimle Vakt-i Gazelhan isimli bir program icra ettik. Birbirinden değerli öğrencilerimle, aşk acısı içinde kıvranan, hicranı vuslata tercih eden bağrı yanık Fuzuli'nin şiirlerini okuduk. Ses, görüntü ve müziğin uyumundan doğan bir ahenkle mest oldu gönüllerimiz.

İlk başladığımızda anlamlarını bilmedikleri kelimelerle yazılmış gazelleri ancak sınavlar için ezberleyen öğrencilerimize yüksek bir medeniyetin duygularını terennüm ettirmek bize da farklı hisler katıyordu. Öteden beri şiir okumalarımın ve şiir çalışmalarımın ardında onları sergilemek yoktu. Kendimiz için okur ve zevk alırdık. Yani tribünlere oynamak yerine gönlümüzün götürdüğü yerlerde dolaşmak keyif verirdi. Sonunda bu güzellikleri izleyiciler de bir parça hissetsin diye sahneleriz.

Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı

Felekler yandı ah'ımdan muradım şem'i yanmaz mı

Dizelerini terennüm ederken sevdiklerimizden çektiğimiz sıkıntıların gökleri yakacak kadar "ah"a düştüğümüzü anlatıyor.

Romantik halimizden düşünce dünyamıza uzanıp İslam coğrafyasına bakınca... İslam dünyasının içinde bulunduğu acıklı durumu ve kan revan hali karşısında paralanmış yüreklerden yükselen ah dumanlarından göklerin kapkara olduğunu görmek mümkün.

İstek mumumuz (muradım şem'i) kabul olmuyor mu acaba? İslam nasıl bir değerdir ki bunca can feda oldu da isteklerimiz kabul olmadı. Bedeli arttırmak gerekiyor sanırım. Aşk ve şevk mevzusunun bir boyutu şehadet olmalı. Bangladeş'in son şehidi Molla geride bıraktığı mektupta özür dilemediği gibi şehadet benzeri bir fırsatı kaçırmamaktan bahsediyordu.

"Şehadet, herkese nasip olmaz" demişti. Bunu en iyi hisseden kişi, muzaffer komutan Halid bin Velid olsa gerek. Zalimlerin elinden takdim edilen sevgiliye kavuşma hediyesi... Molla'nın istek mumunun alev alev yanışına şehadet türküleri eşlik etmiş, sevda sözleri anlamını bulmuş ve bir tebessüm takılmıştı dudaklarına. Ne mutlu bir "an"dı o öyle.

Şehit Metin Yüksel de; "İsterim ki ölüm beni kutlu bir eylemde yakalasın" diye dua etmişti...

Hangi bahtsız adamdır ki sevgiliye kavuşunca hüzün yaşasın?

Şehitler en büyük aşıktır. "Ölen hayvan imiş/ Aşıklar ölmez" diyen Yunus Emre'nin dizesinden sonra Rabbimizin ayetini hatırlayalım; "Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyiniz, zira onlar diridir ancak siz anlayamazsınız."

Gazel okumaktan girdik, aşktan meşkten bahsettik ve konuyu dönüştürdük şehitlere... Büyükleri anmak, onları anlamak çabası haline gelmeli. Aşıklar büyük adamlardır, şehitler en büyük aşıklardır. Aşkı için bir ömür "yoldan" ayrılmayan büyükler de vardır. Mevlana'yı bu kısım içinde değerlendirebiliriz. Onun hoşgörü ve sevgi dolu sözlerini okuyup da hoşgörülü olmaz ve iyi niyetimizi kaybedersek onu neden anarız ki.

Belki dürüst insanlar için en zor şey gönlündekileri olduğu gibi söylemek değildir. Onları güncele aktarmak ve insanlar tarafından uygulanmasını beklemektir zor olan. Hakikati görüp de haykıramamak veya tatbik edememek ağır bir imtihan. Sabır hacı, sabır...

.