Vakit dar ve acilen bir yazı yazmalıyım. İnsanlara söz vermiş olmak, sorumluluk sahibi insanlar için oldukça önemlidir. Seni, böyle soğuk havada o köşede bekleyenlerin olduğunu bilmekle eş değer bir hissiyatla yazmak… “Bu gün ne yazacak acaba” diyen kaç okurumuz var mıdır bilemiyorum. Ancak yazarla muhabbeti kurmuş okurlarıma bir şeyler söylemek, sıkmadan dertlenmek isterim.
Çalıştığını kurumda insanların sıradanlaşmasına kulak asmadan, daha derin ve daha öteleri düşünerek yazmak derdiyle düşünceleri takdim etmek isterim okuyucularıma.
Hatırlıyorum da söz menzili diye bir kavram atmıştım ortaya bir zamanlar. Dilime dolanan bu kavram zihnimin ortasında arz-ı endam etmeyi hiç bırakmadı o günlerde. “Söz menzili” nasıl bir şey ola ki, ne kast etmiş olmalıyım?” sorusunu taşıdım usanmadan. Sonra yıllar önce Elif isimli bir öğrencimin “Hocam, bazen öyle sözler söylüyorsunuz ki sizden daha doğru söyleyen yokmuş gibi, en doğrusunu siz söylüyorsunuz gibi hitap ediyorsunuz.” Küt kesimli kısa saçlarını bir baş sallamasıyla savururken ince anlamlı bakışlarının ardında gizli anlamları okumaya çalışmıştım. Acaba ne demek istiyor der gibilerden.
Evet, öyle sözler söylerdim ben zaman zaman. Benden daha doğrusunu, benden daha iyisini hiçbir insanoğlunun söyleyemeyeceği sözlerdir bunlar. Benim sözlerimi tekrar ederlerse ancak başarabilecekler derinlikte sözlerdi. Sonra sözlerimin, anlamlarımın, cümlelerimin coğrafi değil de zaman çizgisi içindeki menzillerine takılmıştım.
Bazı insanların ki genelde öğretmenlerin sınav merkezli konuşmaları, uyarıları, tehditleri bu sınıfta değerlendirilebilir; “Bakın gençler, bu konudan sınavda beş soru geliyor”, “şu konudan sekiz soru geliyor” dedikçe ilgi ve dikkati toplayan konuşmalar. Bu sözün menzili Haziran ayından sonra bitiyor.
Sonra diğer cins cümlelere kulak veriyoruz. “Oğlum/kızım her şey sınav değil, hayatın kendisi de apayrı bir sınavdır. Nice üniversite mezunu işsizler var etrafınızda. O yüzden bir işi yaptığınız zaman her daim iyisini yapmalısınız” anlamındaki sözlerdir bunlar. Biri sınava kadar menzili varken diğerinin menzili “hayatla” sınırlıdır.
Ancak çok farklı sözler “büyük sınavı” hatırlatıcı sözlerdir ki hayatın da ardına düşer. Karşılığı ahiret aleminde bulunacak sözlerdir. Uzun menzillidir bunlar. Gözlerin derinliklerinden gönüllerin derununa akıp giden sözlerdir bunlar. İnsanın hayatına dokunan ve hayatı yeniden inşa eden sözlerdir. Hayatı kurucu sözlerden bina eden insanların ne hakikatli insanlar olduklarını görmek mümkün.
Sanırım Elif’in en doğrusunu siz biliyorsunuz dediği bu tür sözler dökülüyordu dilimizden. Sözler hakikati haykırdıkça hayatınızın hayatı olacaklardır.
“Kişi sevdiği iler beraberdir” cümlesi, dünyanın havasını solumaya başladığı günden beri nice insanı mutlu etmiştir. Efendimiz (sav), kendisini görmek arzusunu ile kendisine hayran hayran bakan sahabeye söylediği sözdür bu.
“Kişi sevdiği ile beraberdir.” sözü gökteki yıldızları çık sevindirmişti. “Kişi, sevdiğinin amelini yapamıyorsa da mı?” -Evet… Ne büyük bir müjde. “Anam babam sana feda olsun Ya Resullah” diyen bu insanlar, onunla beraber olacaklarına çok sevindiler.
Seven sevdiğinden emin ise onun inci gibi sözlerini zikretmek uzun menzilli söz kullanmak demektir. Hele Yaratan, terbiye eden, hesap soracak olanın sözlerini haykırmak hakikati haykırmakla eştir. Söylerken ses tonu değişir, ruhlar hizaya geçer, kulak kesilir ve o anlam Levh-i Mahfuz’dan Kainata sığmadım mümin kulum gönlüne sığdım sözü mucibince, kalplere taht kurar.
Evet, ne yazacaktık? Neler yazdık… Sözlerimize dikkat çekmek istiyorsak uzun menzilli sözlere zihnimizi açmalıyız. Ruhumuzun iklimini onunla bereketlendirmeliyiz, vesselam .