TAKUNYACILIK

Plastik ürünlerin gündelik hayatımızı istilasından önce evlerin avlularında, taşlıkların önünde, abdesthane ve hamamlarda çoğunlukla da ıslak tabanlı yerlerde kullanılan yüksek ökçeli ağaçtan yapılmış bir tür ayak giysisidir takunya.

Bugün müzelerde sergileniyor olsa da Selçuklu ve Osmanlılarda günlük hayatın tam ortasında yerini almıştı.

Yakın döneme kadar genç kızlarımızın çeyizlerinde itibarlı bir mevkiye sahip olacak kadar işlemeli, süslemeli yapılanları olurdu. Bugün daha çok turistik, dekoratif amaçlarla üretilmektedir.

Bir tür tahta ayakkabıdır. Ayak tabanı genişliğinde bir tahtadan ve ön tarafında o tahtaya tutturulmuş tasmadan mütevellit olan takunya Anadolu'da kimi bölgelerde Nalın diye de bilinir.

Islak ve nemli zeminlerde kullanıldığından ağaç seçimi çok önemlidir. Sert dokulu ağaçlar tercih edilir.

Kerestenin kurutulmuş olmasına dikkat edilmelidir. Ayakkabı gibi sağ ve sol ayrımı yoktur iki parçada eşit biçimde üretilir.

Her iki parçanın aynı ağaçtan kesilip ikiye ayrılmasına dikkat edilir, takunyaların aynı damar ve desenden oluşması sağlanırdı.

Önceki dönemlerde, kaba işçiliği hızarla yapılsa da sonrasındaki işçiliği nalıncı keseri diye maruf keserle uygulanırdı. Kenarlar rendelenir rötuşlanır ve ürün ortaya çıkardı.

Ustalar bu rendeleme işini kendine doğru çekerek, yongaları kucağında biriktirerek yaptığından "Nalıncı keseri gibi hep kendine yontar" diye yaygın olarak bilinen bir deyime konu olmuştur.

Ahşabın yüzyıllardır işlenerek değerlendirildiği İnegöl'ümüzde Takunyacılığın da çok eski olduğunu görüyoruz.

1884-1954 yılları yaşamış olan Osman Serim 1900'lü yılların başından itibaren kerestecilik ile birlikte takunyacılık yaptı. Devamında oğlu Şevket Serim de aynı şekilde mesleği sürdürdü.

İlçemizdeki takunyacı ustalarından bazıları; Ali Gümüştekin, Mehmet Aydın, Osman Kurumuş, İbrahim Sülek, Osman Akakuş, Hakkı Usta(Emin Petrol), Ahmet Doğru, Ahmet Kaya, Şükrü Vardar, Mahmut Usta, Nalıncı Hafız diye bilinen Ahmet Duyuldu, Ali Evcil, Recep Günay'dır.

Recep Günay 1927 yılı Bilecik-Pazarcık Bozcaarmut Köyü doğumlu olup, bir süre hazeran sandalye ve kahvehane sandalyesi üretimi sonrası 1956 yılında takunyacılığa geçti. Ustası olmadı mesleği kendi kendine öğrendi.

Klasik takunyalara renk ve desen koyarak günümüz estetik anlayışına uyarlayan çocukları Mehmet, Ahmet ve Cemal Günay hediyelik ve turistik amaçlarla üretimi devam ettirerek baba mesleği olan takunyacılığın ülkemiz ve ilçemizdeki son ustaları olarak mücadelelerini sürdürüyorlar.

Kaynakça : M.Emin Gürvardar Doğunun tok sesli emektarı takunya, http://www.tekedergisi.com/DergiTamDetay.aspx?ID=4085 https://www.youtube.com/watch?v=HxrQAKwN-2A