"Ben çalışırken eğlenirim, eğlenirken çalışırım diyen ünlü yazar Balzac'ın sözünden ilham alarak "ben öğrenirken tatil yaparım, tatil yaparken öğrenirim" diye düşündü dostlarıyla mutlu olan adam. Dolayısıyla her zaman bir tatil sevinci içinde olduğunu hissediyordu. Öğrenmek onu derinden mutluluğa gark ediyordu.

Yaz tatilinin bitmeye yüz tutuğu zamanlarda Yoncalı Kaplıcalarına gider yazın yorgunluğunu gönül dostlarıyla geçirirdi. Günler öncesinden sosyal medya üzerinden iletişim kurup haber verdiği arkadaşlarından illa ki katılım sağlayanlar olurdu.

Bu sene de öyle oldu. Dostları gibi vazgeçilmezi değerlileri de vardı: sevgili kız öğrencileri, ailesi ve kitapları. Onlarla birlikte olduktan sonra her şey ve her yer güzeldi. Lakin bir şeyi daha fark etti Yoncalıda. Bakışlarını bir iki metre önüne kilitlemek zorunda kalmamasıydı bu. Yani nazarların harama kayma imkanının deniz kıyısına nispetle çok az oluşuydu. Belki de onu ve dostlarını buraya bağlayan bu güzel atmosferdi.

Burada kaldığı günlerde neler yapacaktı? Dilediği saatte kalkacak, dilediği zamanda yemeğini yiyecek ve dilediği havuzda gönlünce eğlenecekti? Hayır, o asla böyle düşünmüyordu. Bir defa hayatını ilahi programa uyduracaktı. Geçen seneden kalma tecrübesinden biliyordu: Burada her sabah camiye çıkacaklardı ki etkisi günlerce sürecekti.

Daha bu sabah tarihi I. Alaeddin Keykubat camisine giderken kurduğu o muazzam cümleyi kendisini takip eden kız öğrencilerine "bakın burada Sultan Alaeddin de namaz kılmış ben de namaz kılıyorum." Tarihin köklerine kendini bağlamak ve geleceğe kendini bırakmaktı bu duygunun adı. Kim bilir bu camide o günden bu güne kaç baş secdeleri öpmüştü huzur içinde. Bu camide namaz kılmayı hep sevmişti tarihin derinliğine yaptırdığı yolculuktan dolayı.

Sabah namazının oluşturduğu huzurdan hemen ayrılmak istemiyordu. İmamdan müsaade alıp Kitabın o yüce atmosferlerine kendisini bırakmak zevk üstüne zevkti. Sabah okunmasındaki fazileti bildikleri sureleri okurlardı. Ardından manasının götürdüğü iklimlere kanatlanırlardı. Dakikalarca o iklimde akıl atını koştururlardı.

Ardından "güçlü mümin zayıf müminden hayırlıdır" hadisinin dairesine girmek maksadıyla spor yapmayı uygun görürlerdi. Futbol, basketbol, voleybol maçlarının yanında termal havuzlardaki mücadele dolu su topu maçlarını da eklemeyi unutmamak lazımdır. Evet, mutluluk dostlarla birlikte hayat bulan, boy atan bir şeydi onun için.

Yoncalıdaki tatilde eğlenmekten yorgun düştü. Dinlemeye vakti olmadı. Film izlerken, kitap okurken ve nice ilmi sohbetler yaparken, çekirdek çitlerken yudumlanan çayların demi yüreklere bir hoşluk veriyordu.

Tatil, çılgınlıkların ve haramların bol olduğu bir zaman ve mekan dilimi değildi onun için. İçinden geldiği kadar ibadet, içinden geldiği kadar okuma ve tefekkür etmek zamanıydı. Yakın köyün birinde Horasan Erenlerini de bu maksatla ziyaret etmişti. Kütahya'yı gezmek de öğrenmek faaliyetlerine, ibret alma çalışmalarına birisini daha ekleme gayretinden başkası değildi.

Eylül, okullardaki eğitimin başladığı ay idi. Eğitime, böyle gönül ve ruh dinginliği ile öğrenerek başlamak harika olacaktı. Yani adam bir tatilden diğer tatile geçiyor devamlı eğleniyordu. Öğrenmek ve öğretmek ne büyük keyifti onun için.