Üniversite yıllarında da muhatap olduğum bir suçlama ya da aşağılama idi bu. Sen hep tek taraflı okuyorsun, biraz da farklı kaynaklardan oku. Doğruyu da yanlışı da oku” çok hikmetli bir sözmüş gibi gelmişti evvel emirde.

Meraklanıp sormuştum, sonradan fakülteyi bırakıp da haytalık yapan arkadaşıma; “Sen ne okuyorsun bana söyle de onları da okuyayım ki tek taraflı okumaktan kurtulmuş olayım?” bu sorunun karşısında gözlerini kısacak, zihninden birçok kaynak ismi, yazar ismi sıralayacak diye beklenen bu delikanlı verdiği cevapla göz bebeklerimin yerinden fırlamasına sebep olacaktı. “ Ben okumam ki?

O günden sonra fakültede göremedim. Bazı eylemlerin aranan gözde adamı olmuş, diye duymuştum. Lakin o yıllarda biz bıçkın delikanlılardık. Sevdiğimiz bir yazar vardı. Kendisine hayranlık duyarak biyografisini okumuştum.

Bir konferansında Müslüman günde bir gazete, haftada bir dergi, ayda bir kitap okumalı” demişti. Bize basit geldi bu haftada bir kitap tavsiyesi, bizlere bir numara küçüktü bu sözler.

Şimdiler de hak veriyorum kendisine. Ayda bir kitap okumak iyi bir performansmış.

Mütemadiyen okuyan ve devamlı dinlemeye çalışan, seyretmeyi bile bir okul gibi düşünen bendeniz gibi bir insan “tek taraflı okuyorsunuz, kendi pencerenizden bahsediyorsunuz” İftirası ağır gelmişti ama ne’ylersin ki efendilik sınavını geçmek lazımdı.

Merak ettim de sordum; Nasıl oluyor da insanlar tek taraflı okuyabiliyorlar bir açar mısınız?

Bekliyordum, aynı düşünce çizgisinde kaç tane kitap okusanız okuyun tek taraflı okuyorsunuz demektir.

Nedir düşünce çizgisi?

Mesela bir ideolojisi sahibisiniz. İlkin onu duymuşsunuz, bazı güzel prensiplerini görmüşsünüz, samimi bir dostunuz ya da saygı değer bir büyüğünüz bahsetmiş olabilir.

Artık o düşünceyi öven, faydalarını söyleyen, hedeflerini metheden dergi, bülten, makale, kitap, ansiklopedi, ne bulsanız okuyorsunuz. Düşünce dünyanızda diğer ideolojiler haksız, yanlı ve yanlış ve hatalıdır?

Sevdiğiniz ve beğendiğiniz düşüncelerin hepsi, her konuda doğru, diğerlerinin doğruyu barındırma imkânları ve ihtimalleri bile yok. Böyle düşünmenize sebep; okuduklarınız... Aynı rengin farklı tonları arasında gezinip duruyorsunuz. Karşı tarafın hatalarını kendi faziletlerinizden sayıyorsunuz. Onların yaşama hakkına inanmıyorsunuz ama elden gelen bir şey yok ve çaresizce katlanıyorsunuz. Sizin karşıtı olduğunuz kavramlardan birini kullandığında ruhunuzda fırtınalar kopuyor.

Tek taraflı okumak budur. Farklı renklerin varlığına çıldırma. Sinir krizlerine tutulma hali yani.

“Kur’an-ı Kerimi okuyan biri tek taraflı okuma yapamaz” diye bir tez atmak istiyorum. Zira kadim milletlerin kıssaları onda, helak olmayı hak eden kavimlerin vasıfları ondadır. Şeytanın sözlerini de okuyoruz, inkâr edenlerin itirazlarını okuyor, münafıkların kıvırmalarını ve iki yüzlüklerini görüyoruz. Bu ana çerçeveden sonra hangi alanda doğruluğuna inandığın kaynakları, eserleri okuyup binayı dikersin. Diğerlerine de göz gezdirirsin, lazım olan düşünceleri ve fikirleri alır kendi dünyana bir zenginlik katarsın.

Tek taraflı okuyanların belki de en önemli özelliği, yenilme hissine çabuk yakalanmaları ve karşı tarafı hakaretvari cümlelerle ve yargılamalarla belli bir yere konumlandırmalarıdır.

Onların düşünceleriyle hapsettikleri kafesten kurtulmak adına biraz fazla çabaya muhtaç olursunuz. Size yükledikleri anlamı birazcık kendileri için düşünmüş olsalar faklı sonuçlara gidilebilir. Bu sorunu gidermenin yolu kelimeler tükenene kadar konuşmak.

Minderden kaçmadan, hatalı kelimeler kullanmadan Ferhat misali kazma sallayarak bu yalçın kayaları aşılabilir.

Sözü dinle doğrusuna tabi ol İşte hedef ve ahlak bu olmalı; “doğrunun ve hakkın peşinde olmak”. “Doğru”yu sen söylesen ne, o söylese ne Doğru olana gönüller akar gider…