Ne yazayım diye düşünüyorum da aklıma birkaç konu başlığı geliyor. Sizleri ilgilendirir mi bilmem. Eğer böyle yerel bir gazetede ortalama yazılar okuyan biri iseniz, meseleye nasıl baktığımızı merak edenlerden olabilir.

Gerçi herkesin düşüncesi kendine... Ancak bazıları, yazarları okudukları için kendi düşüncelerini besleyen kaynaklardan mahrum kalmak istemezler. Hatta bazı yazarları çok sevenler her gün onun yazılarıyla düşünce dünyalarına gıda şırınga ediyorlardır.

Gelelim, dokunalım dediğimiz konulara;

Malumu aliniz "Kur'an'daki İslam" diye bir tabiri icat eden ilahiyatçı bir profesörlerimiz var. Zayıflamış bedeniyle ekranlarda boy gösterirken, kendisine has dil terbiyesiyle cümlelerini irad buyuruyor. Bir diğer yazarımızın diline pelesenk ettiği "indirilmiş din ile uydurulmuş din" vurgusunu çokça yaptığından ona mal edilen bir kavram var.

Bunları zikredince kültür dünyamıza derin izler bırakmış üstat Necip Fazıl, "Büyük Doğu" mefkuresini bayraklaştırırken talebesi sayılan hemşerisi büyük şair doğunu yedinci çocuğu sayılan aynı mefkureyi "Diriliş" kavramıyla vurgulamıştır.

Kişinin konuşmalarında, okumalarından parçalar aktaran ve zihinsel arka planının beslendiği kaynağı görebiliyoruz.

Ancak edebi dünyada bu kavramların kullanılması, dini alanda kullanılanlar kadar endişe uyandırmaz imanlı gönüllerde.

Kur'andaki İslam ve İndirilmiş din kavramları Allah'ın kullardan talep ettiği murad-ı ilahinin merkezine inmek ve hakikatini kavrayıp doğrusunu yaşamak istediklerini hissediyoruz.

Lakin, zaman geçince iş minvalinden çıkıyor:

"Kur'andaki İslam" kavramı üstü kapalı Sünneti ve hadisleri inkar edenler için bir kalkan oluyor. Geçmiş büyük İslam kültürünü yok saymak bataklığına saplanmaya dönüşüyor. "İndirilmiş din" kavramı hakkında uydurmalar çıkıyor.

Yani Allah isimleri, inanç ilkelerini beyan etmişken yetmiyor bize, biz de camiamıza ait kavramları vurgulamak için bir şeyler söyledikçe söylüyoruz.

Niyetim kavga başlatmak olmadığı gibi birilerini yerden yere vurmak da değildir. Ancak tüm insanlar prof. olmadığı gibi mükemmel düşünen birileri de değildir. Öncülerin ardından giden kalabalıklar çoktur.

Cumhuriyet edebiyatında söyle bir tartışma vardı: Edebiyatta memleket isteyenler ile memlekette edebiyat isteyenlerin tartışması... Cümleyi açmaya kalktığınızda temel noktalardan yola çıkıp böyle düşünmeyenleri vatan, millet haini ilan edilirse iş bambaşka bir noktaya varır ki edebiyatla ilgilenenler böyle kabalıkları kabul edemezler.

Müslümanların özgür okumalarına değer vermeli ve kendi kanaatleri doğrultusunda açıklama yapmalarını hoş görmeli ancak ilim sahibi olmadan, kavramları bilmeden/ tartmadan diğer Müslüman kardeşine yafta takanlardan olmamak lazımdır.

Bizim yazımızdan sonra her şey yoluna girecek değildir. Bunu biliyoruz. Ancak birlik çağrısı yapmak ve samimi olmak alt zemin olduğunu bilmek gerekir. Sonra kardeşlikten duvarlar örüp onun ardından mücadeleye devam edilmelidir.