Dünkü yazımda şu Hadis-i Şerifi paylaşmıştım: Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki:

"Kim cenazeye uyarak musallaya kadar gider de, üzerine na­maz kılarsa ona bir kırat ağırlığınca sevap vardır. Kim namazdan sonra da ona uyarak kabrine kadar gidip, defni sona erinceye ka­dar başında durursa, iki kırat ağırlığında sevap vardır. Bir kıratın değeri Uhud Dağı kadardır."

Allah bana Uhud Dağı'nı görmeyi, Uhud Dağı'nda bulunmayı nasib etti. Duam odur ki bana ve bu satırlarımı okuyana, Allah tekrar tekrar Uhud'da bulunmayı nasib etsin...

Uhud'un, Resulullah Efendimiz'in (s.a.v) gönlünde çok özel bir yeri vardı. Peygamber Efendimiz(s.a.v), ömrü boyunca Uhud'u ve Uhud şehitlerini sık sık ziyaret etmişlerdir.

Peygamber Efendimiz'in sevgili kızı Hz.Fatıma validemiz (r.a) iki, üç günde bir Uhud'a gider amcası Hz.Hamza'nın kabrini ziyaret eder, ağlar, dua eder ve kabrini düzeltirdi.

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) bu hatırasının izinde, bir Ramazan umresinde, GençGazete Reklam Müdürümüz Özgür Yıldırım ile Medine'den Uhud'a yaptığımız gece yürüyüşünü hiç unutamam.

Resulullah Efendimiz (s.a.v) Uhud hakkında: "Biz Uhud'u severiz, Uhud da bizi sever!" buyururlardı.

ŞEHİTLER ÖLMEZ, ONLAR DİRİDİRLER

Uhud, Hz.Hamza (r.a) Efendimiz başta olmak üzere 70 şehidin kanıyla ve Resulullah Efendimiz'in(s.a.v) gözyaşı ile sulanmış mübarek bir mekandır.

Uhud, bir mağlubiyet mekanı olarak değil, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) özel bir hatırası olarak sevilip ziyaret edilmektedir.

Hamdolsun, Uhud Dağı'nın üzerinde dolaşma imkanı buldum.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Uhud şehitlerinin başı ucuna durduktan sonra:

"Ben sizin Allah katında diriler olduğunuza şahidim. Eshab-ı Kirama dönerek bunları ziyaret edin ve selamlayın, Allah'a yemin ederim ki bunlar kıyamete kadar selamlayana karşılık verir." Buyurmuşlardır.

Şehid düştüğü yerde, Hz.Hamza Efendimize (r.a), Musab Bin Umeyr Efendimize (r.a), Uhud şehitlerine selam vermek ve Resulullah Efendimiz'e (s.a.v) salavat getirmek, ne büyük mutluluk!

Allah hepimize nasib etsin!