İslam alimlerinin “Beyn’el Havf-i ver Reca” dedikleri ümitle korku arasında bir yerde durmak gerçekten çok önemlidir . Ahiret ile ilgili konularda “Ümit ile Korku arasında” bir yerde olmak gerekir.Bu konu ile ilgili Yüce Rabbimiz ayeti kerimelerde şöyle buyuruyor:

-“Yeryüzünde barış sağlanmışken (Islahtan sonra) tekrar bozgunculuk yapmayın. Allah’a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin.Muhakkak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.”(A’raf,56).

-“Korkuyla ve ümit ile Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için) vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.”(Secde,16).

Çobanın elindeki değnek sürüyü dövmek için değil, koyunları uçurumdan kurtarmak içindir. Değneği gören koyun uçuruma yanaşmaz. Korku da böyledir. İnsanı günah işlemekten ve yanlışlık yapmaktan korur.Ümit insanı önden çeker,korku da arkadan ittirir.Böylece ümit ve korku yol almamızı sağlar.

Havf (korku) ve recadan (ümit) hangisi anlamını yitirirse insanın küfre düşmesine sebebiyet verebilir.İnsan günahlardan korkmayı önemsemezse imanına zarar verdiği gibi ümitten de yani Allah’ın rahmetinden de ümidini keserse yine küfre girer.Çünkü Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

”De ki:Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarımAllah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz.Çünkü Allah (isterse) bütün günahları bağışlar.Şüphesiz ki O, çok bağışlayan,çok esirgeyendir.”(Zümer,53).

Alimlerimiz şöyle güzel bir örnek verirler.Yerin altında mağma adını verdiğimiz yakıcı bir tabaka vardır.Yerin üstünde de yakıcı güneş vardır.Ama iki ateş arasında kalan toprak, meyveler,sebzeler ,çiçekler,güller v.b güzellikler verir.İnsan da nefis ve şeytan gibi iki manevi ateşin arasında olsa da isterse çiçek gibi güzel salih ameller işleyebilir.Dolayısıyla korku ve ümit arasında ki insandan toprak misali faydalı ve hayırlı işler tezahür eder.

Ümit ve korkudan herhangi birisinin aşırıya kaçmaması gerekir.Korku aşırıya kaçarsa ümitsizlik oluşur.Örneğin tarlasının ürün vermeyecek kadar verimsiz olduğunu düşünen bir çiftçi ekin ekmez. Aynen bunun gibi Allah’ın rahmetinden ümidini kesen birisi de ibadet yapmaz. Yapsa da tat alamaz.Ümit aşırıya kaçarsa gevşekliğe sebep olur.Bir maçı veya bir yarışmayı kesin kazanacağından ümitli olan birisi hazırlanmayı bırakır.Ve çoğu zaman beklemediği sonuçları da alabilir.Kazansa bile tadı ve heyecanı olmaz.Ümit ve korku arasındaki yer hayata hareketlilik ve heyecan getirir.

Yüce Rabbimiz hayırlı işler yapmayıp ümit besleyenler için şöyle buyuruyor:”Onların ardından da (ayetleri tahrif karşılığında) şu değersiz dünya malını alıp,nasıl olsa bağışlanacağız,diyerek Kitab’a varis olan bir takım kötü kimseler geldi.”(A’raf,169).Ayetten şu sonuçlar çıkıyor.

1-Hem Allah’ın ayetlerini tahrif ediyorlar,
2-Hem dünya malını ayetlere tercih ediyorlar,
3-Hem de bağışlanacaklarını söylüyorlar,
4-Bunlar kötü kimselerdir.

Ancak şu kimseleri de Yüce Allah övüyor:”İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, işte bunlar,Allah’ın rahmetini umabilirler.Allah bağışlayan ve merhamet edendir.”(Bakara,218).

Bu ayetten de şu sonuçları çıkartmamız mümkündür,
1-İman edenler,
2-Hicret edenler (Gerek kötülüklerden kaçınanlar ve gerekse gerçek hicret edenler),
3-Allah yolunda cihad edenler.(İlmiyle, malıyla ve canıyla Allah’ın dinini yüceltmeye çalışanlar)
4-İşte bunlar Allah’ın rahmetini umabilirler.

Yüce Rabbimiz Allah’ın rahmetini beklemenin ve ummanın yollarını göstermiştir.Dolayısıyla mü’min kişi hayatı boyunca her zaman korku ve ümit dengesini bozmamalıdır.Hz.Ömer (r.a) bu konuda çok güzel bir kural ortaya koyar ve şöyle der:.”Eğer deseler ki bütün insanlar Cehenneme gidecek ancak bir kişi hariç.Sen o kişi benim diye ümit var ol.Ve deseler ki bütün insanlar Cennete girecek ancak bir kişi hariç.O kişi acaba ben olabilirmiyim diye de kork.

UNUTMAYIN:Çocuk annesinden dayak yerken bile “anne,anne” diyerek annesine koşar.Bizim de sonuç olarak varacağımız yer Rabbimiz olacaktır.Allah’tan günahlar konusunda korkmalı ,Rahmeti konusunda da hiç ümidimizi kesmemeliyiz.