Ortaokul yıllarında karşılaştığım İslam ve Bilim serisi beni oldukça heyecanlandırmış ve bu konuda araştırma yapmaya sevk etmişti.


Ibni Sina, Biruni ,Ibnul Heysem, Cabir b. Hayyan, Cahiz Harezmi ve daha bir çok Müslüman ilim adamı, insanlığa gerçekten büyük hizmetlerde bulunmuşlar. Matematik Geometri Tıp Biyoloji ve daha birçok dalda devraldıkları bir mirası ileri taşıyıp daha büyük bir miras bırakmışlardır.


Devralınan miras...


Evet devralmak gibi bir durum söz konusu... Hangi Müslüman alim ne yapmış ne etmiş buna girsem çıkamam. Merhum Fuat Hoca'nın eserleri sanırım bu konuda en büyük hacme sahip kitaplar ancak kendisi de yer yer ilmi mirasın içeriğinden çok felsefesine değinmiştir.

Naçizane bu konuya atıf yapmak istiyorum...


Yer Mısır...Nam- ı diğer "Ümmü Dünya" yani "Dünya'nın anası"...Tarih yaklaşık olarak milattan önce 2 bin..


Yılın belli dönemlerinde taşan ve etrafındaki verimli toprakları sular altında bırakıp berekete bereket katan Nil nehri, diğer yandan da mal sahiplerinin çektiği çitleri sınırları yok ediyor ve bölgenin seklini ciddi değişikliğe uğratıyordu. Bu durum kimin ne kadar toprağı var nerede başlayıp nerede bitiyor vs sorunları getiriyor ve bu duruma çare bulma çabası Matematik ilmini doğuruyordu... Aynı şekilde Fırat ve Dicle nehrinin kenarındaki Sümer uygarlığında Ticari gereksinim olarak Matematik ilminde gelişmeler kaydediliyordu.


Kısaca dünya ilmi mirasın temeli atılıyordu.


Mısır'a gelip giden Yunan tacirler bu hesaplama tekniklerini Antik Yunan'a taşıdılar ve Yunan medeniyeti Bilimin bayrağını devralmış oldu. Büyük İskender'in Doğu seferleri sonucu yapmaya karar verdiği Doğu- Batı sentezi kısaca Helenizm dünyadaki eşzamanlı gelişmeleri tek potada topladı ve Hint medeniyetini de tabiri caizse dönemin Dünya kamuoyuna sunmuş oldu.Antik Yunan medeniyeti etkisini tüm dünyada gösteriyor ve Doğu medeniyetleri ile yer yer etkileşim haline geçiyordu.

Burada dikkat edilmesi gereken şudur ; Uygarlıklar bilimsel mirası devralırken burada etkili olan evvela iktidardır.Çünkü iktidar toplumun bir yansımasıdır.. Özelde iktidar genelde Toplum başka bir uygarlıktan devraldığı mirası taşıyabilecek bir kapasitede olmalıdır.

Bilinç şuur ve azim yer edinmiş olmalıdır.Diğer bir etken iktisattır...Eğer halkın iktisadi durumu ne kadar iyiyse o kadar da bilime yatkın olabilir...Yani akşama evde çoluk çocuğuna ekmek götürme konusunda endişeleri olabilen bir insandan haliyle atomu parçalaması beklenemez. Bunların hepsi birbirini tamamlayan parçalar..


Kronolojiye dönecek olursak medeniyet bayrağını M.S 6. ve 7. Yüzyıllarda Müslümanlar devraldı ve Ronesans Reform hareketlerine kadar taşıdılar.


Bugün Müslüman ilim adamlarının İnsanlığa katkıları inkar edilemez...Bize yıllarca bunu unutturmaya çalıştılar ancak başarılı olamayınca başka yerden vurmaya kalktılar...Örneğin Din'in bu gelişmelere engel olduğu ve pek çok ilim adamının aslında deist olduğu vs...


Dünya üzerinde bir çok topluluk geldi geçti ancak bunların çoğu Medeniyet öncülü olamadı. Mesela Moğollar Asya'nın tamamını fethedip Avrupa'yı kasıp kavurdular.En nihayetinde Anadolu da İslam'ın etkisi altına girdi.

Medeniyetin öncüsü olmak için iktidar iktisat ve oturmuş toplumsal yapı vs. lazım ama her şeyden önce bilinç gerekir. Dünyayı anlama isteği gerekir.Bu da kendiliğinden oluşmaz.

Savaş ganimet otorite den başka bir şey bilmeyen bir topluluğa bu isteği azmi enjekte edecek itici bir güç mekanizma lazımdır. Bu da İslam'dan başka bir şey değildir...


Velhasıl...Bizi iliklerimize kadar saran aşağılık psikolojisinden kurtulmak için kendi Medeniyetimizi ve Tarihimizi öğrenmemiz lazım.

Bunu hakkıyla gerçekleştirdiğimiz takdirde o psikolojiden eser kalmayacağı gibi ne derin bir enkazın altında kaldığımızı da göreceğiz...

Selam sevgi ve muhabbetle...