Geçtiğimiz 16 yıllık AK Parti iktidarında gördük ki en büyük sorun yetişmiş, liyakat sahibi, şuurlu kadroların olmayışı sorunu. Erdoğan'da defaatle dediği gibi "yalnız" Onun içinde yara olmuş, dert olmuş, kangren olmuş sorunlara korkusuzca, derinlemesine ve irfani bir yaklaşımla eğilebilecek kadroları yok.

Yok. Çünkü tabanda böyle bir eğilim yok. Siyaset arenasına iş yapacak, hizmet edecek kadroların yetişip seçilmesi işine yaradığını sandığımız gençlik kolları içinde çok fazla menfaat uman, koltuk sevdalısı gençlerin doluşmuş olması problemi var. Çünkü gençlik kolları gençleri fikren, ilmen doyurmuyor. Böyle bir dertleri de yok. Oysa AK Parti gençlik kolları bir okul olmalı. Siyasetten, ekonomiye, İslam Tarihinden, Avrupa tarihine, Fenden, Fıkıh'a, İslam medeniyet tarihinden, batı medeniyet tarihine, Kelam'dan, Akaide, resimden, müziğe kadar her türlü konuda söz söyleyebilecek, düşünmeyi önceleyen, okumayı seven, yeni bir medeniyet inşa etme sancısı çeken, fikir çilesi ile yoğrulan bir gençlik çıkaran birer okul. Mehmed Akif'in bahsettiği "Asımın nesli" gençlik kurabilecek bir okul olmalı. Her gün Kur'an okuyan. Anlayarak okuyan. Hadisleri elinden bırakmayan, Nurettin Topçu okuyan, Nietzche'yi bilen, Kierkgaard'ı bitirmiş, İmam Gazali'yi yutmuş, İbn-i Arabi'den haberi olan, Seyyid Kutub okumuş, Muhammed İkbal, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Nazım Hikmet, İsmet Özel şiirlerini ezberleyen, Sezai Karakoç, Aliya İzzetbegoviç, İlhan Kutluer ile hemhal olan, Nezip Fazıl ile, Tolstoy, Dostoyevski ile kafayı bozmuş bir gençlik hayal ediyorum. Ama maalesef gördüğümüz kadarıyla gençlerin böyle merakları, böyle dertleri yok.

Önceki senelerde bir özel kurumda teşrik-i mesai yaptığım yerde bir arkadaş vardı. İnegöl'de AK Parti gençlik teşkilatında görevliydi. Bir mahallenin sorumlusuydu. Bütün gün beraberdik işimiz gereği. Çocuğun gençlik dertleri vardı. Bazı istekleri, arzuları vardı. Bazı endişeleri, üzüntüleri vardı. Mesela bir kız arkadaşı vardı. Yeni ayrılmıştı. Başka bir arkadaşıyla çıktığı için sosyal medyada resmine bakarak üzülüyor, üzüldükçe kinleniyor kinlendikçe melankoliye bağlıyordu. Bunu unutmak için kendisini youtube'da arabalara veriyor. Son model arabaların driftlerini izliyor. Fiyatlarına bakıyor. Özelliklerini ezberliyordu. Bütün gün abuk subuk popüler kültüre teşne olan müzikler dinliyordu. Aynı odada bulunduğumuz için adeta eziyet görüyor gibiydim. Ama hissettirmemeye çalışıyordum. İşyeri sahibi ara sıra gelip bu arkadaşı böyle gördükçe hem üzülüyor hem de kızıyordu. Bir keresinde yine müzik açık youtube'da araba videosu izlerken yakaladı. "Bak!" dedi "bu şekilde tüm gün müzik dinlemek hastalıktır. Sen hastasın. Kendine dikkat et. Ayrıca sana verdiğim görevleri savsaklıyorsun. Senden beklediğim performansın çok altındasın. Kendine çeki düzen ver" dedi. Ama dinleyen kim? Tabi en sonunda kovuldu. Bu arkadaş bir mahalle teşkilatında başkandı. Hala öylemidir bilmiyorum ama vaziyet böyle. Tabi bu bir misal. İstisnalar elbette vardır ama genel kanı bu yönde. Çoğunluk böyle.

Şimdi bu gençlik kolları böyle olan bu teşkilatlar ileride merkeze vekil ve belediye başkanı gönderecek. Biz de mutlu olacağız. Bize hizmet edecekler diye.

Bakın uyarıyorum. İçinizdeki kavgaları bırakın. Odaklanma sorunu yaşıyorsunuz. Menfaatçileri ayıklayın. Derdi dünya olanları ayıklayın. Bu nesil ile bu ülkenin şaha kalkması mümkün değil. Asımın neslini yetiştirmeniz lazım. Bize diyorlar ki "ee gerçekten liyakat sahibi olanlar geri çekiliyor bize de bunlar kalıyor" çekilir tabi kardeşim. Bu insanlarla gerçekten donanımlı, ülke için ümmet için derdi olan insanlar nasıl aynı çatı altından bir araya gelebilir? Hem bu gençleri sen bulmadın mı? Neden bunları da ülke adına, ümmet adına dert sahibi yapacak projeler geliştirmiyorsunuz? Kendinize hizmet edecek hizmetkarlar mı yetiştiriyorsunuz yoksa? Egonuzu bir kenara bırakıp kolları bir an önce sıvayın. Aksi halde üzerinde durduğunuz bu kaygan zemin altınızdan öyle bir kayar ki kafanızı çarpar bir daha kendinize gelemezsiniz. Bu çocukları eğitin. Mesela her akşam konferanslar, paneller, sohbetler verin. Dersler verin. teşkilatların ışıkları hiç sönmesin. Çay içip tv seyredilen lokaller yerine arı gibi çalışan eğitim kurumları haline getirin. Siz beceremiyorsanız bu işi yapan STK'lara havale edin. Onların programlarına kanalize edin. Tanıştırın. Kaynaştırın.

Eğer kulağınızın üstüne yatar, böyle devam ederseniz Reis'in gazıyla iktidarda bir yere kadar yani. Önce kendinize şunu sorun. "Biz koltuk için mi çabalıyoruz yoksa biz olsak da olmasak da bu ülkeye ve ümmete sürdürülebilir yeni bir medeniyet inşa edecek yeni bir nesil için mi? Allah sorar bu imkanların hesabını...