Arapça'da nezir olarak bilinen bu kavram, kişinin kendisine farz veya vacip olmayan bir ibadeti yerine getirmeyi borç bilmek anlamına gelmektedir.
Adak, “kişinin sorumlu olmadığı hâlde farz veya vacip cinsinden bir ibadeti yapacağına dair Allah Teâlâ’ya söz vererek o ibadeti kendisine borç kılmasıdır”
Kur'an-ı Kerim ve Hadisler, verilen sözlerin tutulmasının ve adağın yerine getirilmesinin önemine dikkat çekerken, adağın Allah'a isyan veya mâsiyet içermemesi gerektiğini vurgular.
Kur’ân-ı Kerîm’de, verilen sözde durulması, ahde ve akitlere bağlı kalınması (el-Mâide, 5/1; el-İsrâ, 17/34), Allah’a verilen sözün tutulması (en-Nahl, 16/91) emredilir ve yapılan adakların yerine getirilmesi istenir. Kişinin yaptığı adağa uygun davranması iyi kulların vasıfları arasında sayılır (el-İnsân, 76/7)
Adak Kavramının Dinî Temelleri
Adak ve İbadetin Önemi
Adak, Kur'an-ı Kerim'de ahde vefa ve Allah'a verilen sözün tutulması gerektiğinin altı çizilerek önemsenir.
Âlimler, hiçbir dünyevî menfaat ummadan sırf Allah’ın rızasını kazanmak, Ona şükretmek için adak adanmasında bir sakınca bulunmadığı görüşündedirler.
Hz. Peygamber'in, Allah'a itaat içeren adakların yerine getirilmesi gerektiğini belirtmesi, adağın İslam'daki yerini pekiştirir. Ancak, Allah'a isyan veya mâsiyet içeren adaklar kabul edilemez ve yerine getirilmemelidir.
Adakla İlgili Şartlar
Adağın geçerli olması için belirli şartlar bulunur. Adak yapan kişinin Müslüman, akıl sağlığı yerinde ve ergenlik çağına ermiş olması gerekir.
Adanan şeyin, farz veya vacip ibadetlerden biri olması ve adayan şahsın mülkiyetinde bulunması şarttır.
İslam alimleri, Allah'a isyan ve mâsiyeti içermeyen adakların yerine getirilmesini vacip görür.
Hz. Peygamber ( (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Adak, (Allah’ın takdir buyurmuş olduğu) hiçbir olayı geri çevirmez. Sadece cimrinin malını eksiltmiş olur.”
“Adak bir şeyi ne ileri alır ne de geri bırakır…” (Buhârî, Eymân, 26)
Adak ve Dünyevi Menfaatler
Adak, sadece Allah'ın rızasını kazanmak ve O'na şükretmek amacıyla yapılmalıdır. Dünyevi menfaat beklentisi ile yapılan ve belirli şartlara bağlı adaklar doğru karşılanmamıştır. Hz. Peygamber'in adakla ilgili hadisleri, bu tür adakların mekruh görüldüğünü ve Allah'ın takdirini değiştirmeyeceğini belirtir.
İslam'da adak, sadece bireyin manevi sorumluluğunu artırma ve Allah'a olan bağlılığını gösterme amacı taşır. Dünyevi beklentilerden arınmış, Allah'ın rızasını kazanma odaklı adaklar dini bir ibadet olarak kabul edilir. Adak yaparken belirtilen şartların dikkate alınması, bu ibadetin doğru bir şekilde yerine getirilmesini sağlar.
Adağın geçerli olabilmesi için adakta bulunan kimsenin Müslüman, akıl sağlığı yerinde ve büluğa (ergenlik çağına) ermiş bir kimse olması gerekir (Kâsânî, Bedâi‘, 5/81-82).
Adağın geçerliliği için adak konusunda aranan şartlar ise şunlardır:
a) Adanan şeyin cinsinden bir farz veya vacip ibadetin bulunması gerekir. Mesela namaz kılmayı, oruç tutmayı, sadaka vermeyi, kurban kesmeyi konu alan adaklar geçerlidir. Hasta ziyareti veya mevlid okutma, adak konusu olmaz. Türbelerde şeker ve helva dağıtma, mum yakma, horoz kesme, bez bağlama, gibi halk arasında görülen adak âdetlerinin İslâm’da yeri yoktur.
b) Adanan şey bizzat hedeflenen (maksut) ibadet cinsinden olmalı, başka bir ibadete vesile olan bir ibadet olmamalıdır. Mesela abdest almayı, ezân ve kamet okumayı, mescide girmeyi konu alan adak geçerli olmaz.
c) Adanan husus, adayan şahsın o anda veya daha sonra yapması gereken farz veya vacip bir ibadet olmamalıdır. Örneğin kişinin kılmakla mükellef olduğu namaz, tutmakla mükellef olduğu Ramazan orucu adak konusu olmaz.
d) Adanan şeyin meydana gelmesi ve yapılması maddeten ve dinen mümkün ve meşru olmalı, adak mal ise adayan şahsın mülkiyetinde bulunmalıdır. Bir kimsenin sahip olmadığı muayyen bir malı adaması geçersizdir. Sahip olduğundan fazlasını adaması hâlinde ise sadece sahip olduğu kadarı hakkında geçerlidir. Ancak bir kimsenin ileride sahip olması kuvvetle muhtemel bir malla ilgili adağı geçerli sayılır. Mesela ileride miras yoluyla sahip olacağı malın adanması böyledir. Adak, başkasının mülkiyetinde bulunan bir malla ilgili olmamalıdır.
e) Adanan fiil Allah’a isyanı, bidat, günah ve mâsiyeti içermemelidir. Böyle olması hâlinde adak geçersiz olur. “Bir daha içki içmeyeceğim, içersem bir ay oruç tutayım.” şeklinde gerçekleşmemesini istediği bir şarta bağlı olarak adakta bulunan kimse, bu şartın gerçekleşmesi durumunda dilerse adadığı şeyi yerine getirir, dilerse yemin keffâreti öder. Hanefîler bu durumda yemin keffâreti ödemenin daha isabetli bir davranış olacağı görüşündedir.
Hazırlayan: Ayhan Talha Bayraktar